Bölüm 24

1.3K 777 266
                                    

Uyandığımda ilk hissettiğim şey ağrıydı. Damarlarımda dolaşan tüm ağrı kesicileri tüketmiş olmalıydım. En çok ağrıyan yerim ise sağ kolumdu. İnleyerek soluma doğru kalkmaya çalıştım. Bu sefer de ameliyat yerim acımıştı. Canım yanıyordu ve ayağıma bir şey değiyordu. Gözlerimi açmadan bunun ne olabileceğini anlamaya çalıştım.

"İyi misin Canfeza?"

O güzel ses, çok yakınımdan hatta dibimden gelmişti. Hayretle gözlerimi açtım. Giray, sırtını yatak başlığıma dayamış, ayaklarını çapraz şekilde uzatmış ve kollarını birbirine bağlamış bir şekilde yatağımda yatıyordu. Yatağım geniş olsa da çift kişilik değildi ve birbirimize çok yakın duruyorduk. Terinin o güzel kokusunu alabiliyordum. Yanımda mı uyumuştu yani?

"Burada ne işin var?" dedim.

Komiserim kelimesi yoktu. Hatta Giray kelimesi bile yoktu. Sadece utanma ve öfke vardı. Ve bilinçaltımın derinlerinde yatmakta olan bir mutluluk. Bu duygular çok karışıktı. Nasıl başa çıkacağımı bilmiyordum. Bana yaklaşıyormuş gibi yapma. Sonra sana karşı konulamaz şekilde bağlanacağım.

"Gece bir şeye ihtiyacın olursa diye düşündüm. Ve bu odada oturacak ya da yatacak başka bir yer yok."

Yani tüm suç, odanın küçük olmasından ve mobilya eksikliğinden kaynaklanıyordu. Yoksa asla yanıma yatmazdı di mi?

"Yani burada mı uyudun?"

"Uyumam diye düşünmüştüm ama içim geçmiş. İçin rahat edecekse Cipsi'de bizimle birlikte uyudu."

Biz, uyuma ve birlikte kelimelerine takılmışken ayakucumda kıvrılmış yatan Cipsi'yi gördüm. Ayağıma çarpan oymuş demek ki. Uyanmış kuyruğunu sallıyordu. Hâlâ gözleri iyileşmemişti.

Gözlerimi devirdim ve "Ben onu yatağa almıyorum Giray," dedim.

Yaralandığım ân hariç ismiyle hitap etmemiştim. Ona kızmam, hesap sormam gerekiyordu ama adını rütbesi olmadan kullandığım için şimdi ben mahcuptum. Rütbe ifadelerine önem veriyordu. Allahtan bir şey demedi ve ben yataktan zorlanarak da olsa kalktım. Sessizce banyoya gittim.

Giray'ın yatağımda uyuduğunu düşünmek tebessüm etmeme yetmişti. Ondan uzak durmam gerektiğini biliyordum ama bir yandan da sonumun ne olacağını merak ediyordum. Sadece yaşayıp görmem gerekiyordu.

Saçlarımda kurumuş kan vardı. Hastanenin kokusu hâlâ üstümdeydi. Şu an gücüm yoktu ama belki bir şeyler yedikten sonra duş alacak seviyeye gelebilirdim.

Yatak odasına geçtiğimde Giray'ın çıkmış olduğunu gördüm. Üstelik yatağımı da düzeltmişti. Oturma alanına geçtim. Üstünü değiştirmişti. Turkuaz kanepenin yanında duran küçük bavulu dün fark etmemiştim. Ben uyuduktan sonra gidip almış olmalıydı. Burada bir süre kalmayı planlıyor gibiydi. Zaten demişti. "Sen ayaklanana kadar yanındayım," diye. Ben bir şey demeden o konuşmaya başladı.

"Özür dilerim. Yanında uyumamalıydım."

Giray Komiser'e bu hayatta özür dileten tek kişi olabilir miydim acaba? Yumuşamaya çalıştım. Oyunumuzda bir adım daha ilerlemiş olduğunu gördüm. Üstelik benim piyonumun önüne de bir engel koymuştu. Sakin ve rahatlatıcı bir ses tonuyla sordum.

"Kahvaltı yaptınız mı komiserim?"

"Hayır," anlamında başını salladı ve mutfağa, yanıma geldi. Son kahvaltımızdan kalma börek ve kek vardı. Hâlâ yenilebilir durumdaydılar. Giray Komiser'in bunlarla doymayacağını düşünerek buzdolabından yumurta çıkarttım.

"Dur ben yaparım," diyerek beni kenara itti. Çay için vaktimiz yoktu. Kahve içmek istemiyordum. Dolaptan süt çıkardım ve cezveye döktüm.

"Süt içer misiniz komiserim?"

İlk Korku #Aşk-ı Polisiye I#Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin