Bölüm 2

3K 882 2.6K
                                    

"14-78 den merkeze."

"Dinliyorum 14-78."

Arşivde hapsolduğum bir ay boyunca telsiz sesini bile özlemiştim. Robotik konuşmalar arasında duyulan o minik melodi bana şimdi Cennet'ten bir çağrı gibi geliyordu. Şu an İstanbul Emniyet Müdürlüğü Cinayet Büro Amirliği'nin koridorlarında dolanırken sahaya tekrar dönmenin hayalini kuruyordum. Keşke Asaf Amir'in sesini duysaydım.

"Polis Memuru Canfeza Korkmaz. Cezan bitti. Cinayet soruşturmalarına artık geri dönebilirsin."

Bana inanır mısınız bilmem ama bunun hayali bile güzeldi. Polisliğe başladığım ilk günden bu yana bir sene bile geçmemişti. Parlak bir yıldız, oyun kurucu, muhteşem bir dedektif olacaktım. Öyle ki faili meçhul tüm dosyalar tekrar açılacak ve benim göz atmamı isteyeceklerdi. İsmim Sirius Yıldızı'nın parlaklığına ulaşıp cinayet büroyu aydınlatacaktı. Tüm bunlar, çıktığım ilk operasyonda işleri berbat etmemle birlikte yok olup gitmişti.

Şimdi ise çuvallayan polis, işleri batıran kız olarak anılıyordum. Ekibin utanç kaynağı, büronun yüz karasıydım. Arşivle cezalandırılmasam bile kendimi kilitleyecek bir nezarethane bulmayı zaten planlıyordum. Aslında bana verilen ceza, benim için büyük bir lütuftu. Çünkü işleri batırdıktan sonra büroya her girdiğimde bana bakan gözlerin hepsinde aynı cümleyi okuyor ve kendimi bir hortumun içinde dönerken buluyordum.

Sen buraya ait değilsin.

Kucağımda tuttuğum dosyaların ağırlığı bileğimi ağrıtınca hayal âleminden sıyrılıp gerçekliğe geri döndüm. Benden yaşça ve rütbece büyük mesai arkadaşlarımın beni ağzı açık bir şekilde hülyalarda yakalayıp dalga geçmemeleri için bir an önce toparlandım ve ekibin bulunduğu ofise adımımı attım.

Bu oda benim kutsal sığınağımdı. Miraç'a çıkmadan önce ayak bastığım kaya parçasıydı. Kapısından adım atmadan önce mutlaka besmelemi çeker öyle girerdim. İbadet eder gibi büyük bir huşuyla tüm gün çalışır, mesaim bitince önce sağıma sonra soluma selam vererek günümü tamamlardım.

Ama bugün ofis, şaşırtıcı derecede tenhaydı. Kapının sağ ve sol tarafında birbiri ardınca sıralanmış masalar vardı ve hepsi neredeyse boştu. Bu kadar erken bir saatte insanların ortalarda olmamasının yegâne sebebi bir cinayet olmalıydı. Ya da birkaç cinayet mi demeliydim? Ekipten geriye diğerlerine nazaran kendime her bakımdan yakın hissettiğim Polis Memuru Defne ile benim gibi cezalı olan ve hiç kimse tarafından sevilmeyen Giray Komiser kalmıştı. Giray Komiser, dış görünüşü ile dikkatleri üzerine çekmeyi başarsa da karakteri, geri kalan her şeyi arkada bırakmanıza neden oluyordu. Beni ve kadınları aşağılamaktan bir an olsun geri kalmıyordu. Buna rağmen çapkınlığı ile ünlüydü. Hayatım boyunca bu çelişkiyi hiçbir zaman anlayamayacaktım. Tek teorim, kadınların onları aşağılayan erkeklerden hoşlanıyor olabileceğiydi. Benim için ise uzak durulacak kişiler listesinin en başlarında yer alıyordu.

Giray Komiser'le mesafeyi koruyarak Defne'ye doğru yanaştım. Hâlâ daha nasıl polis olduğunu anlayamadığım, aklı biraz havada olan Defne, önündeki belgelere öylesine dalmıştı ki geldiğimi fark etmemişti.

"Defne, herkes nerede?"

"Canfeza!" diyerek yerinden sıçradı ve parmağını damağına doğru götürdü. Amacım, onu korkutmak değildi.

"Ödümü patlattın."

"Affedersin. Neler oluyor?"

Güzel sarı saçlarını geriye doğru atarak konuştu.

"Havaların bu kadar sıcak olması maalesef katilleri durdurmuyor şekerim. Benim klimalı odadan çıkasım gelmiyor onlar cinayet işlemek için neden efor sarf ediyorlar anlamıyorum."

İlk Korku #Aşk-ı Polisiye I#Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin