Yaralarını yine kendin sar...
Merak etme yüreğim, sen kırıldıkça ben sarmalayacağım. Sen üzüldükçe ben sevindireceğim seni. Her ne kadar bunu nasıl yapacağımı bilmesem de yine senin için öğreneceğim.
Bak, güneş yine doğuyor ve ne kadar batarsa batsın yine doğmaya devam ediyor. Sende öyle olacaksın. Yine kırılacaksın yine iyileşeceksin. Derler ya deva dertin içindedir. Belki de öyledir.
Pişmen için belki de biraz yanman gerek...
O olaydan bir gün sonra hayatımın en büyük karanlığını yaşayacaktım ama zavallı küçük ben hiçbirinin farkında değildi.
Dedemin kızdığı günden sonraki sabah herkeste bir telaştı gidiyordu. Dedemin siniri her an herkese çatabilirdi. Bu yüzden dâha aceleci davranıyorladı. Aslında dedemin sinirli hâli konakta normal karşılanan bir şeydi. Ama bana olan siniri herkesin de bildiği gibi farklıydı. Bana karşı bir kini vardı.
Hayriye abla annemlere kahvaltı hazırlıyordu, diğer kızlarda hazırlığa yardımcı oluyorlardı. Herkesi telaş kaplarken, Hayriye abla da söyleniyordu.
"Kızım hayde yemek beklerler çabuk götürün onları. Sallanmayın!"
" Tamam Hayriye Abla ya, acele niye ettiriyon ki?"
" Kız, Sefer ağa birazdan sinirlenirse görücem acele etmeyi. Sonra gelip ağlamayın omzumda 'ağam bana kızdı' diye."
Ben bu olaya tanıklık olmakla birlikte kıkır kıkır gülerken Hayriye abla da kızı azarlamaya devam ederek yemekleri gönderiyordu.
Hayriye abla 35 yaşında dul bir kadındı ama beyaz teni ve şalının altında dalgalı olan saçları ile güzelliğine güzellik katacak bir kadındı. Biraz tombik bir kadındı ama onun bu hali çok yakışıyordu ona. Biz çocukken ona teyze dememizi de istemezdi. Hoş şimdi de istemiyor ya neyse.
Hayriye abla ve Gülten ablanın didişmelerini izlerken, Hayriye Sultan gülerek izlediğimi fark etmişti. Elini beline koyup beni izleyerek sorgular gibi bakmaya başladığında ve "Çilem hanım, sende geçmeyecek misin yemeğe, birazdan gelir seninkiler." Dediğinde bir an yüzüm düşmüştü.
Normalde bana sadece Çilem der ama bana şakasına kızdığında Çilem hanım derdi.
"Ben burada yiyeceğim Hayriye abla."
"Olur mu kuzum öyle, git ananlar aramasın seni."
"Hayriye abla, ben olsam da olmasam da aynı, orda olmamın anlamı yok. Hatta orda olmamam dâha iyi, sende biliyorsun."
Hayriye abla, bu konuşmamdan üzülmüştü. Usulca yanıma geldi ve bana sarılarak omzumu sıvazlayıp konuşmaya çalıştı.
"Olurmu kızım öyle! Seviyorlar seni tabiki, sen onların kızısın."
"İkimizde gerçeği biliyoruz Hayriye Abla, boşuna yorma o tatlı canını."
Başka bir şey diyemedi. O da herşeyin farkındaydı çünkü.
Bazen çocukların fark etmediğini sanar insan ama hissediyorlar hemde en dibine kadar, sadece duygularını belli etmezler... Hissettirmezler..
Hayriye abla yanımdan ayrılarak kahvaltıları konağın avlusuna götürmeye başlamıştı.
Bense mutfak kapısının önünde uzaktan sofraya oturmuş aileyi izliyordum. Yerimin hiç olmadığı aileyi...
" Çilem nerde Hayriye?"
Bir an, annem beni sorunca içimde kelebekler uçmuştu sanki. Beni önemsiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çilem
RomanceSavaş ağa adlı hikayem ÇİLEM olarak değiştirilmiştir haberiniz olsun. Bir de yeni okuyanlar için kitap olacaktır. Şimdiden söylemek istiyorum finali burada yayınlanmayacaktır. Berdel'e kurban gitmiştim. Hiç tanımadığım, bilmediğim bir adamla evlendi...