Bütün aile büyükleri aşağıda toplanmış dualarla kuran okumaya hazırlanıyordu. Ben de kızımı mevlit için hazırlayarak bandanasını takmaya başladım bile. O bir süre etrafa melül melül bakarken ben de Reyyan ananın bana ayırdığı beyaz eşarbımı başıma örterek aynadan birazcık düzelttim. O sırada Savaş da içeri girmişti. İlk başta kızına baktı sonra bir şey demek için bana döndü. Fakat döner dönmez adım atacağı yerde bir an da duraksadı.
Başımda işlemeli beyaz eşarbı görünce huzurla gülümseyip bana doğru yavaşça yürümeye başladı. Sonra da belime sarıldı. "Çok naif, zarif bir güzellik katmış bu sana." Diyerek huzurla gülümsedi ve beni iyice kendine çekerek başımdan hafifçe öpüp tekrar yüzüme döndü. Sonra huzurla gülümsedi ve yanaklarımı avuçlayarak "Benim güzel kızımın, güzel annesi. İyi ki varsın." Dedi anlını anlıma yaslayarak. "İyi ki varsınız." Diye de devam ederkrn bir an da ben de huzurla yanaklarını avuçlayarak "Bizim için de sen iyi ki varsın. Sen hep bizim İyikimiz olacaksın Savaş Efeoğlu." Dedim sadece.
Soyman soy ismimi kullanmamı istemiyordu. Babasına ait hiçbir şey istemiyordu. Bu yüzden sadece Efeoğlu olarak kalmak istedi. Ben de olduğu gibi kabullendim.
Bir süre sonra burnumdan hafifçe öperek uzaklaşıp kızımızın yanına giderek "Alya, bebeğim." Diye sevmeye başladı. "Uyandın mı sen. Babayı özledin mi sen." Diyerek yanağından öpüp sarılmaya başladı.
İkinci haftasını bitirmeden vermiş olduğumuz ortak kararla adını Alya koymuştuk. Hem benim hem Savaş'ın aklına uymuştu. Nihayet herkes ismiyle seslenebilmenin rahatlığıyla sevmişti. Bugün de kırkı çıkıyordu. Kırkı için özel olarak mevlit okumaya karar verdik.
Savaş kızına sarıldıktan sonra sırtını sıvazlamaya başlayarak pışpışlamaya başladım sonra başından öperek derin bir nefes aldı. O an bir süre durmuştu. Her zaman onu kokusunu duymak için bir sürr duraksardı öperken. O kadar güzel bir manzaraydı ki, kalbim erimis halde izledim. Sonra telefonu elime alarak Savaş'ı ve kizımızın fotoğraflarını çekmeye başladım. Savaş belki de çekdiklerinin farkında olmadan kızını sevmeye devam ediyordu. O kadar güzel ve tatlıydı mi gülümse deyip poz vermesini isteyemedim.
Resimlerini çektikten sonra yanlarına giderek çektiklerini gösterdim. Savaş dikkatlice bakarken hemen "fotoğrafları bana gönder." Dedi bebeğini sevmeye devam ederken. O sırada ben de telefon resmini ona göndererek artık kızımı almak için kolumu uzattım. Savaş hâlâ onu kollarında tutarken vermekte zorlansa da nihayet verebilmişti. Sonra onu da çıkarmaya başladım. İlk başta kızından ayrılmakta zorlansa da nihayet başından usulca öperek oradan ayrıldı. Ben de bebeğimi usulca öperek ardından dışarı çıktım.
Merdivenlerden yavaşça aşağı inerken aşağıda ilahiler duyuluyordu. Serpiller mevlit şekerlerini, lokumluklarını ve hediyelik eşyaları dağıtmaya bşlamışlardı. Ben de o an araya girerek koltuğa geçtiğimde az önceki gibi bir ilahi daha söyleyerek benim de dahil olmamı istediler. Fakat ben dinleme tarafında olduğum için çok ısrar edemediler. Onlar ilahi söylemeye başlarken ben de Alya'yı küçük beşiğine koyarak hoca gelene kadar gelen misafirlerle ilgilendim.
Berenler beşikteki yeğenlerini severek ilgilenmeye başlarken, ben de müsade isteyerek mutfağa geçerek hazırladıkları yemekten birazcık yemeye çalıştım. Çünkü çok güçsüz düşmüştüm ve birazdan benimkisi de ağlamaya başlardı. Uzun süredir süt vermemiştim çünkü.
Mutfakta kızların hazırladığı yemeği önden birazcık yerken Reyyan ana yokluğumu fark etmiş olacak ki mutfağa gelmişti. "Kızım, yemeği bekleseydin keşke. Duadan sonra birazdan indirecektik."
"Babaanne sabah kahvaltı da doğru düzgün yapamadım. Biraz atıştırıp gelirim. Hem Alya da birazdan acıkır. Onu da doyurmam lazım." Elini bir araya getirip "Peki kızım. Sen bilirsin." Diyerek salona döndü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çilem (Kitap Olacak)
RomanceSavaş ağa adlı hikayem ÇİLEM olarak değiştirilmiştir haberiniz olsun. Bir de yeni okuyanlar için kitap olma ihtimali vardır. Şimdiden söylemek istiyorum. Berdel'e kurban gitmiştim. Hiç tanımadığım, bilmediğim bir adamla evlendiriliyordum... "1 yıl...