Bir süre sonra kendime gelirken beynim durmuş gibiydi. Nerede olduğumu anlamadım ilk başta. Sonradan öglene doğru uyuduğumuzu hatırladım. Gerçekten cok vakitsiz uyumuşum. Başım allak bullak oldu resmen.
Gerinerek biraz etrafa bakarken, banyodan da sesler geliyordu. Benimkisi de duş alıyordu anlaşılan. Aldırmadan biraz daha yatakta kaldıktan sonra karnıma sarılarak ayağa kalkıp hava almak için balkona çıktım. O sıra kapı açılma sesi geldi bu sefer. Savaş, kıyafetlerini çoktan giymiş banyodan çıkarak saçlarını kuruluyordu.
"Sanırım hâla akşam olmadı?" Dedim gökyüzüne bakarken. O da havluyu bir kenara bırakarak yanıma geldi. Derin bir nefes alarak gözlerimi yumarken belimden sarılarak başımdan usulca öptü. "Akşam olmasını mı isterdin?"
"Yoo, ondan değil. Sadece uzun süredir uyuduğumuzu zannediyordum."
Şakağımdan usulca öperken "Hım." Diye cevap vererek "Acıktın mı?" Dedi ardından.
" Evet, Koca bir tavuğu bile yiyebilirim." Dedim heyecanla. " Ooo! O kadar yani!"
Diyerek güldü o da. Ben de çocuk gibi başımı sallayarak cevap verdim. "Hıhım. Sanırım kızımız çok iştahlı."
O sırada boynuna sarılırken o da beliren gamzesiyle gülümseyerek yanağımdan öptü. "Madem benim bebeklerim acıkmış. Hadi bakalım aşağı inelim o zaman"Belime sarılarak içeri geçti. Ben de onunla beraber yürümeye devam ettim. Fakat birden durarak bir şey unuttuğunu hatırlayıp elimi bırakarak yatağın kenarına doğru geçti. Beklemek için kapıya doğru geçerken arkadan birden bir ses geldi. Ardından Savaş'ın sesi geldi.
Ben hemen arkamı dönerek ne olduğunu anlamaya çalıştığımda, Savaş iki büklüm halde ayağını tutuyordu. Hemen yanına giderken " Bu sehpanın ne işi var burada!" Diye sinirle söylenmeye başlamıştı. Yanına giderek onun gibi ayağına bakmaya çalıştım."Ne oldu?" Dedim şaşkınca.
"Ayağımı çarptım galiba."dedi sesi gitmiş gibi.
" Bir dizine bakayım, morarmasın." İç çekerek bir süre gözlerini yumdu. Sonra "Geçti mi?" Diye sorduğumda derin bir nefes alarak eğildiği yerden doğruldu. "Geçti geçti." Diyerek derin bir nefes aldı. Sonra da ayağa kalkarak sinirle sehpaya tekme attı. O sırada yine ayağını çarparken kısıkça küfür atarak elimi tutmaya çalıştı.
"Aşağı inelim yoksa sinir krizi geçireceğim." Dedi dişlerini sıkarken. Ben de daha fazla gerilmesin diye ikiletmeden onunlar beraber yürümeye başladım. Sonra dışarı çıkarak koridora doğru yürüdük. " Aslında bu kadar sakar da değildin sen. Ne oldu birden bire hiç anlamadım."
"Ne bileyim ben, sakarlığım denk geldi herhalde." Diye hayıflandı kendiliğinden.
" Herhalde." Dedim dudak büzerek.
Saniyeler sonra şağı indiğimizde bizimkiler hâla sofrayı hazırlıyordu. Kimse de pek yoktu. Herhalde şu muhteşem üçlü çoktan gitmiş olmalılardı. Neyseki...Savaş da yemek hazır olana kadar avluda olacağını söyleyerek dışarı çıkmak istedi. Ben de kapıda onunla ayrılarak avluya çıktım mahalleye bakmak için. Buralar bana eskileri hatırlatıyordu. Çocukluğumu, mahallelerde koşuşturduğum güzel anları hatırlatıyordu.
Bir süre daha geçmişi düşünerek mahalleyi derin bir seyre daldım. Ben böyle seyre dalarken aşağıdan birden çat diye bir ses geldi. Endişeyle hemen avlunun olduğu tarafa geçerek ne olduğuna baktım. Aşağıya baktığımda Emin ve Savaş yeni geldiğini tahmin ettiğim büyük çömleklere çarparak hepsini paramparça etmişti adeta. Kendileri de yerde dağılmış haldelerdi.
Hemen aşağı inip yanlarına gittim. Savaş başını ovarken, Emin de söylene söylene aynı şekilde başını ovuyordu.
" Ben biliyordum ya, biliyordum." Savaş, Emin gibi başını ovarken " Neyi biliyordun Emin?" Diye sordu söylenerek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çilem
RomanceSavaş ağa adlı hikayem ÇİLEM olarak değiştirilmiştir haberiniz olsun. Bir de yeni okuyanlar için kitap olacaktır. Şimdiden söylemek istiyorum finali burada yayınlanmayacaktır. Berdel'e kurban gitmiştim. Hiç tanımadığım, bilmediğim bir adamla evlendi...