Arkadaşlar evet uzun bir süredir yeni bölüm atmadım. Atamadım desem daha doğru olur aslında. Akraba ziyareti ve misafirler derken kafamı toparlayacak zamanım olmadı. Bir de üstüne iş hayatı da işin içine girince kendime bile vakit ayıracak zamanım olmadı. Eğer yapabilirsem (oda yapabilirsem, kesin bir şey diyemiyorum.) bu hafta iki bölüm daha yayınlamaya çalışacağım. Anlayışınız için şimdiden teşekkürler.🙏🙏
Sağlıcakla kalın canlar...Sabaha doğru uyanırken nerde olduğumu ilk başta anlamamıştım. Biraz etrafa bakındığımda bir yatak odasında olduğumu sonradan idrak ettim. Savaş'ın beni getirdiğini anlamıştım. Esneyip biraz gerildikten sonra ayağa kalkarak etrafı kolacan ettim. Masada duran erkek parfümleri ve diğer gereçlerden Savaş'ın odasında olduğunu anlamıştım.
Bir süre gerildikten sonra kendime gelerek elimi yüzümü yıkadım. Sonra da dışarı çıkıp, aşağıya salona indim. 'Sabah ne kadar da farklı görünüyor böyle' diye şaşkınlıkla içimden geçirirken etrafı bakınmaya devam ettim. O sırada mutfakta güzel bir şey kokuyordu. Biraz dikkat edince kokusunun sucuk olduğunu fark ettim.
Salona açık mutfak tezgahında kirli bulaşıkları lavaboda fark edince şaşırmadan edememiştim. Savaş kahvaltı mı yapmıştı?
Dışarı çıkarak nerde olduğunu anlamaya çalışırken, kahvaltı tabaklarını masaya indirmesini şaşkınlıkla izledim. O ise beni fark ettiğinde sırıtarak tekrar işine döndü.
" Ne o, neye daldın öyle?" Sorusuyla anca kendime gelmiştim."Sen kahvaltı mı hazırladın?" Diye başka soru yoneltirken sırıtarak bana döndü.
" Bunda şaşılacak ne var? İstanbul da her gün hazırlıyordum, malum yalnız yaşıyordum."
" Ne bileyim! O zaman hizmetçilerin vardır diye düşündüm."
Gerçi bunu hiç düşündüğüm de yoktu ya neyse. Pot kırmaya gerek yok Çilem'cim.
" Kendim hazırlamayı severim, kafamı dağıtıyor."
Tek kaşım havada onu izlemeye başladım, o ise bardaklara çayı dolduruyordu. "Otur hadi, acıkmışsındır."
Hâla şaşkınlığımı korurken masaya geçip oturarak, mis gibi kokan krep ve sucuklu yumurtayı çatallamaya başladım.
Açık havada ilk defa başbaşa yemek yiyorduk ve bu...bu çok güzel bir andı. Onun yanında huzurlu olmak kadar güzel bir şey yoktu benim için.
" Beğendin mi?" Savaş'ın sorusuyla lokmamı hızlıca çiğneyerek cevapladım" Nefis olmuş. Beş yıldız on numara!"
" Beğenmene sevindim."
Gülümseyerek yemeye devam ettim. Aradan yarım saat sonra da masayı toplayarak bulaşıkları koyulduk. Aslında daha çok ben konulmuştur bulaşıkları, Savaş ise ahıra, atlarla ilgilenmeye gitti.Bir süre sonra bende yanlarına giderek onları izlemeye başladım. Fakat Soylu'ya çok fazla yaklaşamadım. Fakat Savaş'ın sesiyle çok kalmamıştım.
" Ne zamandandır oradasın?"" Yeni geldim sayılır." Diyerek biraz daha yaklaşırken hala mesafeliydim.
Savaş ise yaklaşmakta çekindiğimi fark ettiğinde, sırıtarak Soylu'yu sevmeye başladı." Hâla korkuyor musun Soylu'dan?"
" Yok canıım! Niye korkayım? Alt tarafı bir at." Diyerek omuz silktim. O da bu halime yine sırıtarak Soylu'ya döndü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çilem
RomanceSavaş ağa adlı hikayem ÇİLEM olarak değiştirilmiştir haberiniz olsun. Bir de yeni okuyanlar için kitap olacaktır. Şimdiden söylemek istiyorum finali burada yayınlanmayacaktır. Berdel'e kurban gitmiştim. Hiç tanımadığım, bilmediğim bir adamla evlendi...