33

576 293 235
                                    

KEYİFLİ OKUMALAR ✨

33. BÖLÜM

Geçmişin tozlu yaprakları, bir bir rüzgara karşı geldiğinde, talan olurdu bilmeden. Gölge gibi düşer, asla peşini bırakmazdı. Bir adım gerisinde duran korumadan farksız olur, seni sınırları içine alırdı.

Geçmişin sırtından girmiş, kemiğe dayanmış bir hançer olur, seni korur, kollardı.

Karşımda duran babaannemin tabağında biri yenilmiş diğeri olduğu gibi duran kurabiyelere dalıp gittiğinde anlamıştım, geçmişi yine bir muhafız olmuş ve tepesine dikilmişti. Babamın en sevdiği olan tarçınlı kurabiyelere bakarken derin bir nefes aldı ve o an kalkıp inen omuzları eskisinden daha çökük duruyordu.

Aklıma gelen ile ister istemez buruk bir gülümseme yüzümde peydah oldu. Babam o kadar severdi ki, sıcağı sıcağına tepsinin yarısını midesine indirebilecek kadar abartabilirken Serdar ise hiç sevmiyordu.

"Hadi ama Feride Sultan!" Suna'nın canlı çıkan sesi dalga dalga yayıldı ve babaannemi muhafızın elinden beni de düşüncelerimin pençesinden söküp aldı. Belli belirsiz yüzümde oluşan buruk gülümseme, onun kendini toparlama ve aramıza yeniden dönme çabasındaydı.

"Gelin veriyoruz diye ne bu karaları bağlamak?" Omzunu babaannemin omuzuna vurdu ve gülmesini sağladı. "Sana karalar yakışmıyor, haberin olsun. Yakışıyor sanıyorsan aşırı derecede yanılıyorsun." Bu hepimizi güldürmeye başlamıştı. Pamuğum, elini Suna'nın dizine koydu. Başını iki yana sallarken hepimize ayrı ayrı gülümsedi.

"Çok biliyorsun sen, cadı seni!" Burnunu kırıştıran Suna pek tatlı görünüyordu. "Ben sizi asıl o gün göreceğim." Suna ve Ceren birbirine bakmaya başlaması uzun sürmedi. "Ne sandınız her gün böyle yan yana olacağınızı mı?" Yaşlı yüzüne alay ifadesi ev sahipliği yapmaya başlamıştı. "Çok beklersiniz." Kızların ifadesini görünce keyifle gülmeye başlayan babaannem olmuştu.

"Babaanne," dedim ve eğilip masanın üzerindeki ellerini öptüm. "Bugünlerde zaman hızlı ilerliyor." Başıyla beni onaylamıştı. "Er geç olacak ama senin onayın önemli, biliyorsun bunu." Söylemem gerekiyordu, onun rızası benim kapılarımı açan anahtardı, henüz buna vakit vardı yine de babaanne sorup sormamakla o kadar kararsızdım ki ama merakta ediyordum. "Amcam," devamını getiremedim, hem ellerini ellerim arasından hışımla çekmişti hem de yorgun bakan gözlere bir anda kıvılcıma kurban gitmişti.

"İstiyor musun gerçekten?" Sesinde bana inanmayan tonu, kızların sessizliğe gömülmesine neden olmuştu. "İstiyor musun Sedef?" Bu defa keskin çıkan o ifade cevap bekliyordu. "Ben sadece senin ne istediğini merak ettim." Ufak bir es vermiş ardından kısık çıkan sesim ile devam etmeye başlamıştm. "Yıllarca bana değil ancak sana ulaşmak isteyen amcamdan haberim yok zannetme," beni kati suretle istemeyen yengemdi ve amcam bu neden ile annesine hasret kalmıştı, gerçi yengem Selvi Hanım bunu pek sorun etmiyordu, adım kadar emindim ama amcam işte...

Kısa da olsa bakışlarını kaçırdı ve derin bir soluk verdi. "Vicdanına dem vurulmuş bir evlat yetiştirdiğimi ben o gün öğrendim." Kırgın bakışları yüksek ihtimal kendineydi. "Kimseye değil bana sırtını dönecek kadar zalim yetiştirmişim onu," dudaklarımı birbirine bastırdım ve başımı öne eğdim, babamdan sonra kapanmayan en büyük yarası sayılırdı benim gözümde.

"Gelmem dedi ya, iyi hatırla," geçmişin muhafızı bu defa da sert davranıyor olmalıydı. "Seni hiç, beni yok saydı ya hani," usul usul başımı salladım ama yüzümü kaldırmadım. "Kapıdan içeri girmeye tenezzül etmeyen bir gelinim vardı ya hani, usul usul gözyaşı döken ama bıyık altından sadece bana gülen," yutkunamadım bunlardan haberim yoktu. "Kimsem yok senden başka." Sessizlik sarmaşık olmuş dallanıp budaklanırken onaylamaz bir nida yükseldi. "Biz neyiz?" Ceren'in çemkirmesi fazla uzun sürmemişti çok geçmeden konuyu kapatmıştım. Derdim onun iyi olmasıydı, beni ciddi anlamda etkilemiyordu ancak babaannemin sonuç olarak tek sağ kalmış çocuğu o adamdı.

BİR KIVILCIM| 18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin