11

907 471 362
                                    


Herkese selam fazla arayı açmadan geldim. Desteklerinizi bekliyor olacağım iyi okumalar 🧡

11. BÖLÜM

Yorgunluk çıg olmuş omuzlarımdan aşağı baskı uyguluyordu ve ben hızına yetişemiyordum.

Kim bilir hangi afetim pusuya yatmış beni sinsi bir sessizlikte bekliyordu da ben habersiz adımlıyordum.

Nasıl olurda günün yorgunluğu omuzlarıma binmiş beni yere ittiriyor gibi hissedebilirdim? Evet, her günüm mükemmel hissetmiyordum ancak bu kadar da kötü değildim. Uykusuz olmam da başka bir etken mi bilemiyorum ama bu hissiyat beni öldürecekmiş gibi hissediyordum. Sanki görünmez bir çift el boğazımda duruyordu. Boğuluyordum.

Omuzlarım çökmüş bir halde eve doğru yürürken olanlar geldi aklıma ve kafamı iki yana sallayarak dudaklarımı yine ısırırken buldum kendimi. Ona bu şekilde görünmek elbette istemezdim. Başka türlü görmezdi zaten!

Kahvaltı vakti harici görmemiştim onu. Yemeğe gelmeyeceğini bildirmesi üzerine hiç vakit kaybetmeden erkenden çıkmıştım. Belki de bugün olan en güzel durumdu. Bu yorgunluğuma en iyi bu denk gelebilirdi.

"Seni gidi kaçak!" Aniden duyduğum sesle yerimden sıçrarken eş zamanlı omzuma asılan Suna ya baktım ve "Korkuttun Susu!" Dediğim sırada sarılmıştım. "Kaç gün oldu görüşemiyoruz Feride Sultandan duydum işten ayrılmış başka iş bulmuşsun? Eh ben aklına henüz gelemedim demek ki!" Çıkık yanaklarını sıktım. "Gel buraya" Kollarımı sımsıkı sardım.

"Neler yaşadım bir bilsen."
"Anlatsan bilirdim" Haklıydı.
"Tamam tamam en baştan anlatacağım bu şekilde olmaz yemeğe bize gel."
"Kurt gibi açım ve sabırsızım."

Koluma girip hızlıca yürümeye koyulmuştuk. Suna benim yaşadığım kazadan sonra hayatıma girmiş ve beni hayatla olan bağımın henüz canlı kalması gerektiğine inandırmıştı. Buna Ceren ve Suna'nın ağabeyi Ömer de dahildi. Ne tesadüf ki karşımıza çıkan Ömer bize gülerek yaklaşıyordu. Suna'nın aksine buğday tenli ve kahverengi gözleriyle bütünlük oluşturken iri yapısıyla ilimizden de heybetliydi. Bu da hoş vesselam!

"Sana yabancılarla konuşma demedim mi ben Suna!" Dedikten sonra bana dönüp "Aa Sedef sen miydin ya?" Demişti. Yıllardır bu diyologla karşımıza çıkar ve Suna buna her zaman aynı cevabı verirdi "Göz doktoruna randevun hazır." Kahkaha atmamızı sağlayan Ömer'in Suna'nın kulağına asılması ve yaptığı mimiklerdi. Arkadaşımı kurtarmak adına Ömer'e sarılmış olayı tatlıya bağlamıştım.

Sunayla olan ilişkisi bana kaybettiğim ağabeyimi hatırlatıyordu. Arada ona sarılmam beni rahatlatıyordu. "Ömer kuş nasılsın?" Yüzünden yorgun olduğu belli kafasını kaşıyarak bana baktı. "Bunu düşünmeye vakit bulamayacak kadar çok işim var Sedef tam bitti dinlenmeyi düşünürken iş yerinde çıkan aksilik beni buluyor oraya gidiyorum şimdi. Sen nasılsın bakalım?" Ömer küçük değildi benden de yaş olarak büyüktü yıllardır iyi bir şirkette reklamcılıkla uğraşıyor ve görüldüğü gibi çok yoruluyordu. "İyiyim ben de o halde seni tutmayalım başka bir zaman sessiz gecelerden birini yaparız." Beni onaylayıp ikimize de sarılıp birer defa öpüp hızlıca arabasına binip gitmişti.

Sessiz geceler... Adının tam tersiydi bir yere kadar. O gece telefonlar kapanır mezeler hazırlanır çakırkeyf olana kadar şenlik havasında sohbet muhabbet bol kahkaha daha sonra sessiz gece başlar herkes susar gecenin sessizliğinde huzur bulur.

"Sen neler diyorsun Sese!" Hayretle bağıran Suna ya baktım. Olanlar onda sandığımdan da büyük bir etki yaratmıştı. "Suna az sessiz ol bende ki de kulak!" Hayretle dedigimizi görmezden geldi. "Şimdi nasılsın bana nasıl söylemezsin! Ağrın var mı?" Bu kız inanılmazdı Serdar Koraklı yerine bana takılmıştı. "Ben iyiyim Susu her şey yolunda." Bana sarılıp şöyle bir baktı ve "Şaka yapıyorsun değil mi Serdar Koraklı falan?" Bu defa gülmeye başlamıştım. Hatta abartıp kahkaha attım. Şaşkınlıkla bakıyordu.

BİR KIVILCIM| 18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin