Nerede kalmıştık? O halde devam edelim. Herkese iyi okumalar diliyorum.❤️20. Bölüm
Ne istediğini bilmemek ölmeden azabı yaşamaktı.
Hüzün bulutları arayışa girip birbirini bulmayı amaç bilmiş ve hepsi Sedef'in o çok sevdiği odasına toplanmıştı ve hatta gökyüzüne yaşam vaad ettiği duvarını kasvetten görünmeyecek duruma gelmişti.
Boşlukta olduğunu hissetti.
Alanını daraltan ve onu dört bir yandan sıkıştıran hüsran, yaşamak isteyip de yaşayamadıklarından kaynaklanıyordu.
Genç kız yatağında oturmuş bedeninden akan damlaları izledi bir süre. İlk iş doktorun da direktiflerini uygulamak şartıyla duşa girmek olmuştu. Öyle rahatlamıştı ki şuan ondan hafifi yok yer yüzünde. Kilo mu verdin yoksa üzerinden üç kilo kir mi aktı? Öyle bir hafiflemekti.
Kalbindeki ağırlığı görmezden gelmeye çalıştığı gerçeği ile de karşı karşıya kalmıştı ancak böyle olması gerekiyordu ve olmuştu. Dalgaya vurup görmezden gelecek olmuş olsa da o son atış tam on ikiden sayılırdı. Öpücük değil tokat attı sanki!
O onun düşünceleri dışında çevresinde olup bitenleri izlemeye alışmıştı ne de olsa buna da öylece seyirci kalacaktı elinden ne gelirdi ki zaten olan olmuştu. Giden gitti. Gittiği gün bitti! Ben gideni değil! Bazen iç sesine tahammülü yoktu ve avazı çıktığı kadar bağırmak istiyordu. Şu kısacık hayatında ne kadar nefret sığdırmışsın meğer!
Dikkatli hareketlerle üzerini giyinen genç kız saçları kabarmaması için tişört ile sarmıştı havlu her zaman kabartıyordu ve o bundan hiç hoşlanmıyordu. Annesinden aldığı bu mükemmel gene en iyi şekilde bakıyordu.
Kısa sürede odasından çıktığında içeriden gelen babaannesinin sesini duyunca adımlarını hızlandırdı. Kiminle konuşuyor? Merak etmeye fırsat kalmadan yaşlı kadının karşısında oturan adamı görünce şaşırmış kalmıştı. Vedanın hemen ardından görmek de pek normal gelmemişti genç kıza neden buraya gelmişti? Sizinkisi geri dönüşümlü bir veda hikayesi...
Serdar'ın işi vardı lakin yolda asistanı toplantının iptal olduğunu bildirdiğinde Burcu'yu oldukça şaşırtarak hiç umursamamıştı. Şimdi sarı saç düşünsün!
Kahve içmek için bir fırsat doğmuştu ve bunu değerlendirmek için geldiği yolu geri dönmüştü. Şimdi de ona şaşkın şaşkın bakan kıza hiçbir şey olmamış her şey normal seyrindeymiş gibi sırıtıyordu. Kolay mı öyle kendine iyi bak deyip gitmek civciv!
"Yavrum niye dikiliyorsun orada gel otur şöyle." Kız başını ağır ağır hareket ettirip yaşlı kadına doğru ilerlerken kısa bir bakış attığı adama göz ucuyla bakıp ağzının içinden mırıldanmaya başlamıştı. Yolumuzu bulacağız sözde?
"Hoşgeldin." Üzerinden attığı şaşkınlığın ardından sonunda genç adama yönelik konuşmuştu. Oturduğu yerden gözüne masadaki millatan önceye dayanan takoz telefonu çarpınca kalkıp şarja takmak istemişti. Günlerdir eline almıyordu sonuçta. Takoz da olsan özledim kereta.
Kısa sürede açılan telefon ile gelen bildirimlerin haddi var hesabı yoktu. Ne olmuştu şu birkaç günde aldığı bildirimi aylardır toplasan almazdı. Ortalık yangın yeriydi ya hani? Hobi olarak ölümden döndün falan?
"Evladım telefonu unutursan böyle olur." Mahçup bir gülümsemeyle ikiliye baktıktan sonra sesini kısmak istemişti ancak art arda gelen bildirimler telefonu kasmış ısınmasına neden olmuştu haliyle ekran da donmuştu ve bir işlem yapamıyordu. Takoz seni bir kaç yüzyıl önceyle takas etme zamanı geldi!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR KIVILCIM| 18
Teen FictionMeğer aramızda olan bağ biz henüz hiçbir şeyin farkında olmadan oluşmuş. Öncesinde sonrasında her zaman bir kıvılcım bizi bir araya getirmiş ancak biz bunun farkında olmamışız. Hatta sırf farkında olmayalım diye gözümüze ateşten perdeler inmiş. Bir...