HELLOOO
Yeni bölümle karşınızdayım.
Bölüme başlamadan önce aşağıdaki yıldızı parlatmayı unutmayın <3 satır aralarında yorumlarınızı bekliyorum :)
- - - -
Merxas Ağa'nın söylediği cümleyle başımdan aşağı kaynar sular dökülmüştü. Her bir kelimesi ayrı ayrı kulağımda çınlıyor sanki o kelimeler duvarlara çarpıp eko şeklinde bana geri geliyor kulağımda anlamsız uğultular oluşturuyordu. Sudan çıkmış balık gibiydim etrafımda olan konuşmaları görüyor ama anlamıyordum.
Annemin "Ciwan!" diye feryat etmesiyle kendime gelmiştim. Öyle haykırmıştı ki konağın balkonlarına konan güvercinler sesten irkilip hep birlikte havalanmıştı.
Anneme doğru döndüğümde bir elini yumruk oluşturmuş kalbine vurduğunu gördüm. Şilan jinbiram bir eliyle annemin sırtını sıvazlıyor bir eliyle de annemin elini durdurmaya çalışıyordu. Gözlerim yademe kaydığında elindeki tesbihi parmaklarına geçirmiş ellerini dua etmek için açmıştı. Bir şeyler mırıldandığını oynayan çenesinden anlıyordum ama sesi bana ulaşmıyordu.
"Ağzından çıkanı kulağın duysun Merxas Ağa! Ciwan'ın Avşin'le bir ilgisi yoktur. Ciwan İstanbul'a gitti." dedi babam.
Babam Merxas Ağa'nın söylediklerine inanmayınca Merxas Ağa bir adım atıp babamın üzerine yürümüştü ikinci adımını atacakken Azad Ağabeyim araya girmişti.
"Önce haddini hududunu bilesin Merxas Ağa karşında herhangi biri yoktur Silvan Aşiretinin Ağası vardır!" dedi.
"Kendine gel Azad! Senin Karşında yeni yetme çocuk yoktur. Hele haddini bildireceğin biri hiç yoktur!" demişti. Bağırmamıştı ama ses tonu öyle bir oktavda çıkmıştı ki bağırmasından daha etkili olmuştu.
"Bekir Ağa'nın en küçük oğlu Ciwan'la Avşin'i kaçarken görmüş!" dedi Merxas Ağa'nın yanındaki adam. Sesi Merxas Ağa'ya göre daha sakindi.
Merxas Ağa bir sağa bir sola gidiyor saçlarını karıştırıyordu.
"Sakin olasın Merxas Ağa. Elbet bir yolu bulunur." dedi babam.
"Ben söyleyeceğimi söyledim ya güzellikle Avşin'i bize verirsiniz ya da biz geri almasını biliriz!" diyerek sırtını dönmüştü.
Artık yüzünü görebiliyordum. Bu sefer onu gören sadece ben değildim. Merdivenlerin başında durmama rağmen beni fark etmişti. Aradaki onca mesafeye sanki yokmuşcasına gözlerindeki karakuyularla bana bakıyor, tüm öfkesini bakışlarından belli ediyordu.
Gözlerimin içine bakarak tükürürcesine "Son sözümdür!" demiş ve kapıya yönelmişti.
Onun kapıya yönelmesiyle yanındaki adam da önce bana kısa bir bakış atmış daha sonra Merxas Ağa'nın peşinden gitmişti. İkisinin evden çıkmasıyla peşlerinden gelen korumalar da avluyu terk etmişti.
Onların gidişiyle avluya koşmuş annemin yanına gitmiştim. Bitap bir hâlde Ciwan diye sayıklıyor bunu nasıl yapabildiği için hayıflanıyordu.
"Melek abla tansiyon aletiyle kolonya getir!" diye bağırdım. Sehpada duran suya uzanıp anneme zor bela içirmeye çalıştım. Elleri titriyor su bardağını tutamıyordu. Suyun bir kısımı içmiş bir kısmını da üzerine dökmüştü.
Yadem dua etmeye devam ediyor bir yandan da Allah'ım Ciwan'ı bize bağışla diye yalvarıyordu.
Azad ağabeyim telefon konuşmasını bitirince babama dönüp "Aşirete haber saldım bav. Dört bir koldan Ciwan'ları arayacağız." diyip kapıya doğru yöneldi. Babam ve Diyar da Azad ağabeyimi takip etmiş konaktan çıkmışlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YÜREK ATEŞİ
Ficción GeneralTöre. 4 harf 2 heceden oluşan bu kanlı kelime nice anayı babayı evlatsız bırakmış, nice sevdalılara mezar olmuştu. Şimdi ateş bomba etkisi yaratarak konağımıza düşmüştü. Töre bu defa bir Azrail gibi karındaşımın ensesine yapışmış ya onun canını a...