بسم الله الرحمن الرحيم
◆◆◆
Genç adam yorgundu. Artık nasıl davranması gerektiğini bilmiyordu..
Sıkılmıştı çok. .
Onunla sürekli ilgilenen ama sevgisini göstermeyen , kendisinden utanan bir annesi , sürekli alay konusu olduğu ikiz kardeşleri ve onu görmeye dahi katlanamayan babası vardı. .
Mutluluk buysa eğer , evet O mutluydu..Annesinin söylediğine göre güzel bir sesi varmış.
O duymuyordu..
Aslında kimsenin bilmediği bir sırrı vardı Karel'in..
Bazen sesleri duyuyordu ama algılayamıyordu.
Uğultu gibiydi sesler , ne olduğunu çözemiyordu.
Annesi Onunla sürekli ilgilenirdi..
Parisin ünlü moda tasarımcısı Angelina Sparrow , oğlunu çok seviyordu ama sevgisini göstermiyordu ona...Bildiği herşeyi annesi öğretmişti
Bir çok şey biliyordu ama o en çok resim çizmeyi sevmişti.Karel ; 22 yaşında genç bir erkekti
Ela gözlü , kurmal saçlı , uzun boylu , esmer ve iri yapılı vücudu ile her kızın beğeneceği bir yakışıklılıktaydı..O konuşmuyordu , duymuyordu.. Sadece insanların dudaklarını okur ve ne dediklerini öğrenirdi.. Çok sert görüntüsü ile ona 'Buz prens' derlerdi..
Çünkü ; annesi modanın kraliçesi ünvanı ile tanınırdı , dolayısıyla kendisi de bir prensti.. Gerçek bir buz prens..Aslında o maskelerinin ardına saklanan aciz biriydi..
Sürekli kitap okur , okuduğu dram kitaplarının sonunda ağlardı.
Ağlamak kavramı onun için gözyaşı dökmek demekti.. Ağlarkenki çığlıklarını duymazdı çünkü...Annesi onun haline çok üzülür ama gidip teselli edemezdi. . Kendisine bağlanmasını istemiyordu. . Eğer bağlanırsa acı çekerdi biliyordu..
Her sabah erkenden kalkar ve odasının balkonundan güneşin doğuşunu seyrederdi..
Duyabilseydi eğer hep merak etmişti ; Acaba güneş doğarken ve batarken nasıl bir ses çıkarıyordu? Onu üşüten rüzgarın sesi nasıldı ?
Kendinden çok sevdiği annesinin sesi nasıldı ?
Çok şey merak ediyordu genç adam, en çok da ses kavramının nasıl bir şey olduğunu merak ediyordu..Birşeylerin eksikliği vardı içinde..
Bulmaya çalışıyordu o eksikliği.
Evet bir eksikliği vardı ; duyamıyordu ama bu daha farklıydı sanki kalbine oklar saplanıyordu.. Her çıkarmaya çalıştığında daha fazla kanıyordu..Bu acı onun zayıflığına iyi gelmiyordu..
Zamanla acısı nefrete dönüştü.
Gökyüzüne nefretle bakar oldu.
Resim çizmek bile anlamsız geliyordu ona..
Ellerinden kayıp gitmişti herşey.
Tanrısına olan güveni de yoktu artık. .
Annesiyle ayinlere gittiğinde günah çıkarma yapıyordu ama geçmiyordu içindeki acı.
Yaptığı ibadetler çok saçmaydı ona göre. .
"Madem tanrı var neden insanlar mutluyken ben mutsuzum ? Tanrı adaletli olmalı " diyordu içinden. .Aslında bilmiyordu Allah ona böylesine bir özür vermişti. . İnsanlar duyduğu halde iman etmiyordu. Kendisi de duyabilseydi o da onlardan olacaktı. Duymadan iman etseydi Rabbi onu en güzel yerine , adn cennetine koyardı. . Ama o henüz bilmiyordu , öğrenecekti...
Nefret ve öfke kavramı vardı sadece onun için. Herkesi üzüyordu..
Ona kendisini sevdiğini söyleyen kızlarla oynuyor , onları kullanıyordu. . Kitaplardaki aşkı aramayı da bırakalı çok olmuştu...Zaman bile anlamını yitirmişti. .
Kendisine bir şirket kurdu annesinin parasıyla. . Girdiği her ihaleyi kazanıyordu.. Bir yıl geçmemişti ki O hırsıyla , nefreti ve öfkesi ile işini büyütmüş ve dergilere kapak olmuştu..
Kimseyle konuşmadığı için insanlar , kendisini beğenmiş , şımarık bir buz prens olarak tanıyorlardı onu.Karel Sparrow için hiç bir şey , hiç bir anlam ifade etmiyordu..
Tek istediği şey daha fazla başarı idi..
O zayıftı , eksikti ama güçlüydü. Yıkılmaz bir duvardı. .
Çok kişinin canını yakmıştı , gerek yakışıklı olması , gerek zekası ve öfkesi ile hep kazanmıştı. .
Zayıfları ezerek gelmişti bu yaşına. .25 yaşına gelen bu genç adam; ihalelerde aldığı tehditlere rağmen yine de yılmıyordu, çünkü kaybedecek bir şeyi yoktu onun.
Maskelerinden başka. .Nihayet bir gün ; huzuru tattı yeniden. .
Her şey o gün değişmeye başladı. .
Ve hiçbirşey eskisi gibi olmadı. .Hep umutla baktı gökyüzüne , o günden sonra...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UĞULTU
Spiritual●●● Bir yürek , kaç acıyı omuzlar ? Aşk , aile , sevgi , nefret , öfke , intikam... Hangi birini sineye çekip , hangisine karşı koyabilir ? Peki zaten yüreği yaralı bir adamsa. Ne omuzundaki yükü hafifletir ? Nefsi arzular mı, ilâhi aşk mı? Gel...