Selamun aleykum... :)
Çok konuşmayacağım çünkü bölüm için sürekli yorumlar istiyorum.. :)
Harika bir bölüm oldu bence. Ben cok sevdim.. Her neyse size keyifli okumalar ben aradan çekileyim.Karel Sparrow
Sadece konuşmak istemiş , acımasızca katledilmiştim.
Kalbim yıkık dökük , beynim öfkeli...
Ruhum... kayıp. Evet kayıp. Hangi limanda durmasını gerektigini bilmeyen bir yük gemisi âdeta. .Yürüdüm; karanlık caddede yavaş yavaş ilerleyerek..
Etrafımdaki herkes ve her şey susmuştu. Yıldızlar bazen göz kırparak selam veriyor , ay da beni izliyordu..
Mutsuz gibi. Yapma der gibi.. Gitme der gibi birazda...Bari sen yapma böyle. İçimin soğuğuna dokunma.. Bırak gideyim. Bensiz mutlu olsun...
"Kendini kandırma Karel! İsmin gibi güçlü birisin sen! Hiç bir savaşı kaybetmedin şimdiye kadar. Azraille bile savaştın; kazandın. Ne değişti ? Hayatın aynı hayat.. Sevgin aynı sevgi..
Bu zamana dek yılmayan sen , şimdi kim için vaz geçeceksin aşkından?
"
Haklıydı beynim ve tüm çalışanları.. Ama kalbimin gönüllü süvarileri bu haykırışlara sessiz kalmazdı. Verirdi cevabını elbet.
Bense susmayı tercih ettim.."Güneş'i için vaz geçecek aşkından. .
İnsan aşkı yaşamalı ne pahasına olursa olsun , lâkin bu tek taraflı olmamalı. Sevgi iki tarafta da olursa o zaman 'aşk' olmuş olur. Seni istemeyen biri , uğruna ölümü göze alacağın biri... seni defalarca kez yüreğinden kovuyorsa , rahatsız oluyorsa senden , ve sen O'nu gerçekten seviyorsan , vaz geçersin.. Başka yolu yoktur bunun.
Unutmak mümkün değildir hiç bir zaman ancak ; 'muş' gibi yapabilirsin..
Savaşmayı bırakarak saygı duymalısın sevdana..."Atışmalar devam ederken nereye geldiğime baktım. Şehrin tüm ışıkları henüz sönmemiş ve karanlık renkli ışıklarla aydınlanmıştı.
Boğaz köprüsü ve üzerinde seyir halinde giden araçlar... Koyu mavi denizde hırçın dalgalar ve sallanan tekneler..
Her şey manzaranın ahengine uyumlu ve bir o kadar da ürkütücüydü.. Hava çok soğuktu... ve insanları da öyleydi..Boş banklardan birine oturdum ve bir anlığına daldım düşlere..
Araba sesleri beni çok fazla rahatsız ediyordu. Korkunç sesleri duymaktansa uğultu'ları hissetmek istedim...Saatlerdir burada oturmuş muhteşem manzarayı izliyordum. Bir tekne limana yaklaşmış ve içinden mutlu bir çift inmişti. Arkalarında görünen minik erkek çocuğu da babasının yardım etmesiyle karaya ayak basmıştı. Yüzündeki somurtkan ifadesi silinmişti. Huzurdu bu aile. Aşktı.. Sevgiydi..
Anne ve babasının mutluluğuna bir kat mutluluk daha katarak ilerlemişlerdi araçlarına...
O vakit kıskanmış , neden demiştim Tanrıya. "Bazı insanlar neden bu kadar mutlu? " cevap vermedi...Sol tarafımda sürekli incelediğim bir yapı vardı. Şehrin ışıkları sönmüştü fakat o hâlâ aydınlıktı. Işıkları denize yansıyordu.
İşitme cihazını kulağıma taktım ve yapı hakkında birileriyle iletişim kurmak amacıyla telefonumu elime aldım..
Not bölümüne yazdığımı beyaz tenli , ela gözlü saçı sakalı beyazlaşmış, ihtiyar değilde yaşı ilerlemiş birine doğrulttum.
Bizim ihtiyarlarımızın dişleri sarı renktir ya da yoktur. Bu adamın ise bem beyazdı. Yüzündeki kırışıklıklar ona çirkinlik değil aksine güzellik katmıştı...
"Bu yapı nedir? "
Elimle işaret ettiğim yere baktı. Düşünceli bir şekilde yanıt verdi..
"Bu mu? Camii."
"Ne peki bu, İbadet yeri mi ? Günah çıkarma yapabilir miyiz ?"Beyaz sakalları olan adam önce şaşkınca baktı yüzüme. Sonra güldü . Elini omzuma attı ve minik bir çocuğa bakar gibi baktı.
"Biz orada Allah'a secde eder , vaaz verir , genç müslümanlar yetiştiririz..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UĞULTU
Spiritual●●● Bir yürek , kaç acıyı omuzlar ? Aşk , aile , sevgi , nefret , öfke , intikam... Hangi birini sineye çekip , hangisine karşı koyabilir ? Peki zaten yüreği yaralı bir adamsa. Ne omuzundaki yükü hafifletir ? Nefsi arzular mı, ilâhi aşk mı? Gel...