-11-

11.6K 921 72
                                    

Geldigimdem beri yatağıma oturmuş fotoğrafları inceliyordum. Mektuplara bakmaya niyetim yoktu.

Böyle huzurlu iken yeniden mutsuzluğu tatmak istemiyordum.

Cebimden telefonumu çıkarıp Alexei 'ya mesaj attım.. Yalnızca adını ve geçmişini bildiğim babamı bulmalıydım.

"Merhaba! Birazdan babamın resimlerini çekip göndereceğim. Benim için araştırırmısın ? Sadece adını ve mesleğini biliyorum.. "

Elime aldığım fotoğrafları telefonumun kamerası ile çektim ve Alexeidan cevap beklemeye koyuldum.

Fotoğrafları siyah kutuya doldurup , kapağını kapattım.

Belis...

Gözlerime bakmasa da..

Kokusunu içime çekemediysem de..

Sesini duyamasam da onu hissediyordum. Yeri tam kalbimde.

Beni gülüşüyle etkileyen güneş, yarın benim için doğacaktı. İçimdeki karanlığı gülüşüyle aydınlatan O'ydu ve ben O'nu kazanmalı , yüreğime haps etmeliydim.

Elimden gelen sadece beklemek ti.

Hele bir de güneşimin doğması için beklemek çok daha güzeldi.

"Bazen beklemek de güzelmiş. Geleceğini bilmesen , bilemesen de..."

Ne için gelmiştim , ne için bekliyorum? Babam diyecek sarılacağım birini mi? Yoksa gülüşü ile beni tarifsiz duygulara boğan kişiyi mi?

Sorularımı bir kenera atıp ay ışığının pencereden içeriye süzdüğü büyük otel odasında , yumuşak yatağa uzanıp ışığı seyrettim.

Belki ilk defa bu kadar hoş geliyordu karanlık; beklediğim için..

...

Odayı aydınlatan güneş gözlerimi kamaştırıyor , göz kapaklarımı kırpıştırmama neden oluyordu. İlk defa yataktan kalkmak mutluluk veriyordu.

Yüzümde aptal bir sırıtış ile aynada kendimi aynada kendimi izliyordum.

Karanlığım hic bu denli aydınlanmamış ve ben hiç böyle mutlu bırakmamıştım aynalara..

Aşk mı bu? Aşk acı çekmekti. Peki ya Mutluluk? O da varmıydı Aşk'ta.

Otelde kahvaltı yapıp yakınlarda ki bir bankaya uğradım. Bankamatikten araba kiralamaya yetebilecek kadar para çekip bir aylık araba kiralamıştım.

İngiltere' de ki arabamın aksine beyaz üstü açık spor bir arabaydı. Acıyı kalbine gömen ben Karel Sparrow yeni bir sayfa açmaya kararlıydım, hayatımda. .

Saatin henüz çok erken olduğu bu vakitte okula gelmem , çok tuhaftı.

Öğretmenler daha yeni yeni geliyordu. Sabah 8:30 olmuş Belis hâlâ gelmemişti. Ya da ben odamda otururken fark etmemiştim.

Benim için hazırlanmış büyük bir odaydı. Gri renginde boyanmış duvarları siyah kitaplığı , siyah masası ve siyah koltukları ile yalnızlığı anlatıyordu bana.

Büyük odamın camına yaklaştım ve okuldan içeriye tahminimce kahkaha atarak koşan çocukları izledim. Ne kadar da mutlular.

Acaba ilerde mutluluktan çok acı çekeceklerini de biliyorlar mı ?

Tek bildikleri 'mutluluk' mu ? Her an kaderin onları yıkacak bir darbesini tadacakları gerçeğini hangisi düşünüyor? Büyümek istiyorlar mı?

UĞULTU Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin