- 26 -

9.4K 650 85
                                    

SELAMUN ALEYKUM ..
KEYİFLİ OKUMLAR ! ^^

Hastanenin teras katına çıkararak temiz havayı soludum.
Baş örtüm rüzgarda uçuşsa da artık dert etmiyordum.
O hayatımızda olmayacaktı artık.

Demir korkuluğa tutunarak gökyüzünü seyre durdum.
Kuşlar bir oraya bir buraya uçup duruyordu. Karel'in son bakışı geldi aklıma ve son hareketleri.
Ne demişti; "Şimdi gidersen benden , güneş doğmaz benim için
Benim güneşim sensin."

Karanlık olmazsa güneş nereyi aydınlatırdı ki?

Düşüncelerime kendimi teslim ettim bir süre. Ki ben teslim olmazam bile onlar beni hapsetmişti bir kere zindanlara.

Yusuf kadar üşüyor yüreğim , Züleyha kadar çaresiz bir şekilde.

Uzun süredir konuşamıyordum ama sesleri işitme konusunda çok hassastım.
Kuşların cıvıltısı çok güzeldi. Fakat onların sesine karışan helikopter sesi oldukça rahatsız ediciydi.

Arkamı döndüğümde ambulans helikopteri iniş için hazırlanıyordu. Benliğim bile yerinde değilken pervanelerin sert esintilerine karşı durmam çok zordu.

Saklanabilecek bir yer bulduğumda durup inmesini bekledim. Pervaneler hâlâ çalışırken danışmanda gördüğüm zarif kadın , kalem etegininin uçlarını tutarak ,siyah kocaman kürküyle helikopterin açılan kapısından içeriye girdi. Arkadan bir kaç hasta bakıcı sedyeyle hastayı getirirken Allah'tan o kişi için acil şifalar diledim. Yatağın içinde görünmeyecek kadar zayıftı. Kan falan yoktu. Ama aciliyeti olan bir hasta oldugu kesindi.

Havalanan helikoptere dalmıştım. Gökyüzünde kuş misali süzüldü.
Uzaklaştıkça kaybolan helikoptere bakarken içim acımıştı.
Nedenini bilmediğim bu hissiyat kalbimi çevrelemişti. Derin bir af çekerek asansör kapısına yöneldim.

Değişen hayatımı tabir edebilirdim.
Nasıl mı?
Şu an da hastanenin 16.cı katındaydım. İki ay öncesinde ise en güzel anları yaşıyordum. Şimdi birazdan asansörün 4. Kata inmesi için üzerinde 4 yazan düğmeye basacağım. Ve asansör diplere doğru yol alacak. Tıpkı benim yüksekten en dibe düştüğüm gibi..

İşte böyle basitti anlatmak..

Vaz geçerek giriş katı yazan düğmeye bastım. Onun ölüm haberini daha doğrusu ölmüş olup , asıl ölüme terk edilişini görmek ve duymak istemiyordum.
Çıkıştaki dönen kapının içine girdiğimde mazi canlandı gözümde. Onu ikinci kez gördüğümde sapık sanmıştım. Mahzun bir gülüşü yüzüme takarken bu olaya kahkaha atarak gülen Leyal göründü yan tarafımda.

Leyal.. Dostum (!) En iyi arkadaşım(!)
Beni ziyarete gelmediği gibi hiç aramamıştı da.

Bir dost ne olursa olsun , dostunu asla kötü durumunda yalnız bırakmazdı. Yirmi gün boyunca aramayıp sormamışken , şimdi bana bakarak gülümsemesi sinirime dokunmuştu.

Yüzümü ters yöne çevirerek bakmaktan kaçındım.
Şimdi iyi olmuşken neyine ihtiyacım vardı? Dostluğuna mı ? Yoksa kardeşliğine mi? Hangi kardeş hangi dost yapardı onun yaptığını..
Evet Karel eşim değildi. Aşık olduğum biri de değildi. Ama...

Öyle işte.

Beni bırakıp Amerika'ya ailesinin yanına gitmiş. Banane ki?
Hiçbir şeyim olmayan birine sarılıp ağlamamı kimse bekleyemezdi.

Beni bırakan kişiye sarılmak. . Aptallığın simgesiydi.

Arkamdan geliyordu ama dönüp bakmıyordum bile. Beni bir kez olsun arayabilirdi. Mesaj dahi atabilirdi. Benim canımı yakan da oydu zaten.

UĞULTU Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin