Selamun aleykum ballı turtalarım.
İlla buraya isimlerinizi yazmam gerekmiyor çünkü hepiniz özelsiniz benim için. Lâkin ithaf isteyen olursa yapabilirim.
Mutlu olduğunuzu görmek , beni çok daha mutlu eder.
Ama bu bölüm senin için...Kantinde satılan çay pek kaliteli olmadığından, öğretmenler odasında çay demleyip bardağa doldurdum. Açık içiyordu.
Bir dakika! ! Acı yeneklerin mi??
Vay. Demek öyle. Ben beceremediğim halde adama yemek yapıyordum , o da gidip Tülin hanıma şikayet ediyor demek. Öyle olsun , Nankör adam!"Çayına tuz att.!" Af Allah ya. Ne tuzu? Bu şeytan da vesvese vermede sınırını iyice aştı. Bu ara çok dolaşıyor zaten etrafımda. Ama ben yapacağımı biliyordum ; bir euzu besmele yeter. Bundan iyisi mi var? Şeytanın ve kötülerin şerrinden Rahman ve Rahim olan Allah'a sığınmak. O'ndan başka kimimiz vardı ki sanki.
Bardak elimde Karel'in odasına doğru ilerliyordum. Sakar olduğum için çok dikkatli olmam gerekiyordu.
Kapıdan içeriye girmeden önce müsait olup olmadığını sordum. Kapıyı açtığımda zaten koltukta oturmuş önündeki şeyle meşguldü. Tam göremiyordum ama saksı gibi bir şeydi galiba. Ben dikkat kesemeden, çekmecesine koydu.
"Müsait misin?"
Sağ yanağında minik bir gamzesi vardı ve hiç tereddüt etmeden göstere göstere gülümsedi. Çok tatlı bir gülüşü olduğunu biliyor muydu? Yada ne kadar yakıştığını.Masaya doğru yaklaştığımda not kağıdına bir şey yazıyordu. Onu da göremeden saklamıştı bile.
Çayı bırakıp arkamı dönecekken hareketler yaptığı için anlamaya çalıştım. " Kendine de alsaydın. Muhabbet ederdik." Ne hakla böyle bir şeyi teklif ediyordu ki?
Terbiyesiz adam. Keşke içine tuz atsaydım da görseydin o zaman. Uyuz şey.
"Teşekkür ederim. Derse girmem lazım. Afiyet olsun." Boğazında kal-... tövbe tövbe ya.
Af Allah..Kapıyı sertçe çekip çıktım odadan. Bu ne hâl tavırlar böyle? Hayır sana kim o hakkı veriyor ki? Ben sana öyle davranman için müsaade ettim mi? Ayıp be ayıp. Of ya iyice Leyal'e benzedim. Ya acaba ne yapıyor şu an.
Ellim telefonumu almak için feracemin cebine giderken , durdum.
"Hayır aramayacağım. Onun araması lazım. "
Saat? Saatime baktığımda anladım ki; zaman sürekli geçiyordu ve ben derse geç kalmıştım....
~ Karel Sparrow ~
İnsanlar bakıyordu ama görmüyordu.Her şey mucizevi bir şekilde düzenli ve yerindeydi. Belki tanrılar görevlerini iyi yapıyordu, belki de ben bir duyu olarak eksik iken gözlerim fazla ilgiliydi. Diğer insanlardan daha iyi görebiliyor , daha iyi hissedebiliyordum.
Mesela huzur kavramı. Birden fazla şey için tek bir his benim için; mutlu olmak , güvende hissetmek, gülümseyebilmek , hissedebilmek , düşünmek... bunların hepsi bana huzuru tanımlıyor iken nasıl huzursuz olmayı isteyebilirim ki?Çayımın son yudumunu içerken yazdığım kağıdı pet bardağa yapıştırdım; "Güneşe ihtiyacı olan yalnız bir papatya. Tıpkı benim gibi. Sevgiye ihtiyacı var.." umarım ona muhtaç olduğu şeyi verirsin Güneş' im.
Elimde pet bardakla odamdan dışarı çıktım. Uzun koridorda panoya asılı duran 'Program Listesi 'ne baktım. Ve Beliz şu an tam da alt katta.
Merdivenleri içimdeki minik çocuğun yapması gerektiği gibi koşarak, neşeyle indim. Derste olduğu sınıfın kapısının önünde bırakarak son kez baktım. Acaba birileri zarar verir mi?
Saatime baktığımda aslında birazdan teneffüs olacağını anladım. Elbette ki görecekti diye düşünerek uzun koridorda yavaşça yürüdüm. Alçının çıkması iyi oldu. En azından yürümekte zorluk çekmiyordum.
Ellerimi eşofmanımın cebine koyup yürümeye devam ettim. Bir şeyler mırıldar gibi bir halim olduğu kesindi.
Çok huzurluydum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UĞULTU
Spiritual●●● Bir yürek , kaç acıyı omuzlar ? Aşk , aile , sevgi , nefret , öfke , intikam... Hangi birini sineye çekip , hangisine karşı koyabilir ? Peki zaten yüreği yaralı bir adamsa. Ne omuzundaki yükü hafifletir ? Nefsi arzular mı, ilâhi aşk mı? Gel...