"Selamun aleykum. "
"Aleykum selam Zümra."
"Nasılsın Beliz."
"Hamdolsun iyiyim, sen?"
"Çok şükür bende iyiyim. Hastaneye gelemeyeceğim bir şey olursa ara demiştin. "
"E-vet? Merve iyi. Değil mi?"
"Yok yok. O iyi. Anne - babası geldi. "
"Yeni mi geldiler? "
"Uçağı kaçırmışlar , yetişemediklerinden dolayı bu gün geldiler. Onu Amerika'ya götürecekler."
"Amerika mı? "
Durumu o kadar ciddi miydi? Nasıl fark edememiştik ki.
"Maalesef. Annesi kendini suçluyor. Buraya gelecek misin?"
"Inşallah geleceğim. Orası uygun olmazsa ara lütfen"
"Inşallah. "
Telefonu kapatırken yatağıma geri uzandım. Saat henüz 7.35Ne yapacaktım bilmiyorum. İki gündür hastaneye gitmiyordum bu yüzden ayrılırken Zümra'ya numaramı vermiştim. Öğrendiklerimden sonra okulu bile bırakmayı düşünmüştüm. Leyal sürekli arıyordu ve sonunda beni bu kararımdan vaz geçirmişti. Hafta sonum berbattı.
Bunu babama anlatmam doğru olur mu bilmiyordum ama içime dolan cesaretle hızla odamın kapısına yöneldim.
"Baba! "
"Uyandın mı? " mutfaktan sesi gelen babama yöneldim merdivenlerden aşağı inerek. Merdivenler up uzun gelmişti bana."Gel. Bende kahvaltıyı hazırlıyordum. Karel mesaj atmış buluşacağız öğlen. "
Ben onu hayatıma almazken o dahil olmuştu hayatıma. Ve benim olanlara yaklaşmıştı bile. "Ne için?"'Senin hakkında olabilir mi?' İşte başlıyoruz. Ah iblis... Beni kendi halime bıraksan olmaz mı?
"Bilmiyorum. Babası ile ilgili olabilir."Üst kata çıkarak ellerimi yüzünü yıkadım.
İndiğimde kahvaltı salonda hazırdı. Sandalyeyi çekerek yerime oturdum."Babasıyla konuşmuştum biliyorsun. İkisini görüştürmeyi düşünüyorum. "
Onunla konuşmuştu. Ama pek bir şey söylemedi bana. Zaten artık umurunda bile değil.
"Sana söylediğim gibi Karel 'in annesiyle bir geçmişi varmış. Karel'i de biliyor ama..."
Ama ne?
Babam yerine otururken çayımızı dolduruyordum.
"Kendi oğlu olmadığını söyledi."
Durum buyken yapabileceğim bir şey yoktu.
Allah her ikisine de yardım etsin.
"DNA testi yaptırmak istiyor. Mektupları isteyeceğim Karel'den.""Verir mi? " bu gerçekten sormam gerekem bir şeydi. Onu hiç tanımıyordum ki.
"Umarım. Ali geliyor yarın. ""Yarın mı? " mesajıma geri dönmediğinde sanırım bir sürprizi olduğunu anlamalıydım.
Çatalı zeytine uzatırken bir yandan da çayını yudumluyordu.
"Aslında sana söylemememi istemişti. "
"Ya.. Tamam bende haberim yokmuş gibi davranırım."
"Öyle yapsan iyi olur , çünkü okula gelecekmiş..." o hızlı hızlı kahvaltısını yaparken ben sadece çayımı içiyordum.
Yüzüne bir gülücük yerleşirken ; "sürpriz."dedi.
Çayımı bırakıp domatese yöneldim. "Tamam.. Imm benim hiç haberim yok.!!" birbirimize bakarak gülerken çayının son yudumunu içti ve sandalyesini geri iterek kalktı yerinden.
"Elhamdülillah. "
"Gidiyor musun? "
"Evet. Hastaneye bir uğrayayım sonra Muhammed ve Karel'i karşılaştıracağım."
"Tamam."
Başımı çayıma indirdim. Ne çabuk içmiştim ki? Çaydanlığa uzanarak bardağımı doldurdum.
"Merve nasılmış? İki gündür ziyaretine gitmiyorsun. Inşallah uygun ilik bulunur. "
"Bu gün uğrayacağım. İnşallah. "
Portmantodan ceketini alarak giydi. Saate bakarak ; " Biraz daha onaylanırsam geç kalacağım. Hadi Allah'a emanet ol" diyerek kapıyı açtı ve çıktı....
Eşarbıma baktığımda yine düzgün yapamamıştım. "Bu başörtülerin benimle derdi ne? " seslice söylediğim şeye güldüm.
Feracemi giyerken kapının kulpuna uzandım.
Elim fermuarla yukarı doğru ilerlerken kapının önünde duran saksıda ki papatya dikkatimi dağıtmıştı ve eşarbım fermuarın araşında sıkışmıştı "uff"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UĞULTU
Spiritual●●● Bir yürek , kaç acıyı omuzlar ? Aşk , aile , sevgi , nefret , öfke , intikam... Hangi birini sineye çekip , hangisine karşı koyabilir ? Peki zaten yüreği yaralı bir adamsa. Ne omuzundaki yükü hafifletir ? Nefsi arzular mı, ilâhi aşk mı? Gel...