Pelin Demir.
27 yaşındayım ve Savcıyım.
Babam asker, Tümgeneral Turan Demir.
Annem...yoktu.
Kız kardeşim...yoktu.
Ama kardeşim yerine koyduğum arkadaşım, can dostum Ege vardı. Benim 17 yıllık arkadaşım.
Beşinci sınıfta tanışmıştık sonra da bir daha ayrılmadık. Hukuk okuyup, okuduğumuz üniversiteleri dereceyle bitirdik.
Ben savcı oldum o da savcı oldu.
Bazen tökezledim o tuttu kolumdan, bazen düştüm, o kaldırdı düştüğüm her yerden.
Onunla aramdaki bağı anlatmaya kelimelerim yetmezdi.
O benim canım, aramızda bir kan bağı olmasa da can bağı vardır. Bu ikimize de yetiyordu zaten. Başka da bir şey istemiyorduk. Kısacası hayatımdan ve hayatimdakilerden gayet memnundum.
Bugün günlerden pazartesiyfi ve ben Ankaraya gidiyordum. Cuma günkü davayı o kadar takmıştım ki kafama, ne ara pazartesi oldu hiç anlamamıştım. Ama dava o kadar da zor geçmemişti.
Delil yetersizliğinden zanlıyı serbest bırakmışlardı Ama hafta sonunda kamera kayıtları ellerine geçince deliller de haliyle ortaya çıktı. Zanlıyı hapse maktülü mezara gönderdiler.
Ben de hazırlıklarımı yapıp, uçağa daha 5 saat olduğu için adliyeye gitmeye karar verdim.
Üzerime fildişi rengindeki takımımı giyip tekbant ayakkabılarımı da ayağıma geçirdim ve dışarı çıktım. Arabamın anahtarını çantamdan çıkarıp açtım ve binip adliyeye doğru sürdüm.
Adliyeye varınca bahçede Egeyi görmemle hemen yanına gidip güncel dava var mı onu sordum.
"Naber bro?"
"İyidir Pelo. Ben de işte bende senin de buraya gelmesi sebebin gibi uçağa daha kafam kadar beş saat var diye adliyeye geldim."
"Eee? Yeni dava var mı peki adliyede? Adliyede diyorum çünkü gideceğimiz için bize davaları Ankarada verecekler artık." Evet benimle Ege de geliyordu Ankara'ya.
Ben nereye o oraya.
"Adliyede Yeni dava yok ama Arslan Savcının odasının önünde birileri bekliyordu. Tam göremedim ama bayağı kalabalıktı. Ya aile yada baya talibi var Arslan Savcının."
"Geçenlerde bana sıkıntılı bir dava aldığını söylemişti. Muhtemelen onunla ilgilidir. Neyse boşver bunları da babam seni aradı mı? Beni aramadı. Halbuki pazartesi geleceğim demiştim."
"Yok hayır beni de aramadı ama muhtemelen başı kalabalıktır. En son konuştuğunuzda yeni tim geleceğini söylemişti."
"Ah! Evet doğru. Unutmuşum yaa. Bu davanın etkisinden çıkmama yardımcı olacak Ankaranın ayazı." Biraz daha sohbet ettik ve karşılıklı olan evlerimizden bavullarımızı alıp taksiye bindik.
Taksiye binmemize sebebi havaalanından arabalarımızı alacak kimsenin olmamasıydı. Havaalanına varınca uçağımızı bekledik ve bilet işlemlerini yaptırıp uçağa bindik.
Maalesef ki koltuk numaralarımız farklıydı ve benim çaprazımda oturuyordu.
Uçağın havalanmasına 15 dakika kala yanıma biri oturdu ve koltuk resmen çöktü! O nasıl bir cüsse. Neyse Allah sahibine bağışlasın. Ne diyeyim?
Yandan bir bakış atıp önüme döndüm.
Uçak havalandı ve ben kulaklıklarımı takıp film izlemeye koyuldum. Malum herkes Marvel sevmeyebilir ve sesten rahatsız olabilirler. Bir süre sonra yanımda bir boşluk hissetmemle kafamı o tarafa çevirdim. İri cusseli adam yoktu. Sanırım lavaboya gitti.
Filmime döndüm ama tam konsantre olmuştum ki iki üç dakika sonra geldi ve yerine oturdu.
O koltuk senden çektiği kadar hayattan çekmedi be adam. Oturup rahatlaşıyordu bir de yerinde.
O tarafa dönecekken hosteslerden biri geldi ve yiyecek ikramı yaptı. Bende bir kek ve çay aldım. Filmi de önüme koydum ve yiyerek filme odaklandım.
"Marvel hayranı mısınız?" Sesi duymamla kafamı o tarafa döndurmem bir oldu.
Kulaklığımı birini takmadığım için onu duymuştum ama böyle bir tepki elbette beklemiyordum. Kafamı çevirince göz göze geldik ve soğukkanlılıkla;
"Evet. Hem öyleyim hem değilim. Aksiyon filmlerini sevdiğim için en ideal film Avengers diye düşünerek bu filmi açtım." Neden yükseldim ben bu kadar?
"Böyle akıcı konuştuğunuzu eğitimli biri olmalısınız, yanılıyor muyum?" Bunu söyleyince küçük bir kahkaha attım ama tamamen sinirdendi.
"Ben size soruyor muyum beyefendi böyle bir cüsseye sahipsiniz acaba asker misiniz, diye?"
Küçük bir kahkaha atınca ne dediğimin farkına vardım ve önüme dönüp filme devam ettim. Tam odaklanıyorum tamam diyorum, bu adam bir malzeme çıkarıyordu.
O sırada telefonuma bir bildirim geldi. Zeytinyağım EGEM yazısını gördüm ve üstüne tıkladım. Doğru ya ben Egeyi unutmuştum.
Artık uyuz adam ne kadar sinir ettiyse beni?!
-Pelin n'oluyo orda!?
Nasıl duydun be yiğidim taa arkadan?
Tabi adam Allah'ın Savcısı. Duyar mı duyar. Hemen cevap verdim.
-Bir şey olduğu yok. Ne olacak? Sadece Marvel seviyor musunuz diye sordu bende kendisini cevap verdim.
Hangi konudan bahsettiğini anladığım için bozuntuya vermemiştim, hoş verseydim kesin anlardı zaten.
Neredeyse 2 buçuk saatlik bir uçuşun ardından Ankaraya iniş yaptık ve havaalanından taksi çevirip bindik.
Babamın komutanı olduğu Tugayın yanındaki lojmanları yerini söyledim ve abinin taksimetreyi çalıştırmasıyla cama kafamı yasladım.
Taksicinin uyarısıyla geldiğimizi anladım ve ücreti ödeyip indim. Tek gelmiştim çünkü Ege'nin ailesi buradaydı ve onların yanına girmişti.
Bana da gelmem için ısrar etti ama daha ilk günden rahatsızlık vermemek için teklifini reddettim. Lojmanların kapısından içeri girdim ve babamın ayarladığı hem adliyeye hemde tugaya yakın olan eve girdim ama karşımda gördüklerimi beklemiyordum...
:::::::::::
<3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AYRI DÜNYALAR
Teen FictionO bir SAVCI. Alanında ün salmış ve herkesin dilinde övgüyle bahsedilen bir kadın olmuş. Geçmişine rağmen... ***** O bir YÜZBAŞI. Timinin komutanı ve komutanlarının gözdesi bir adam olmuş. Herşeye, herkese rağmen...