26.BÖLÜM:Nâmütenahi

831 40 3
                                    


Yeni bölümle geldiiiiim...
✨️✨️

Kurşun sesleri birbirine karışırken ayrıca altı kurşun sesi duyduk ve ellerimizin asılı oldukları yerden boşluğa düşmesi saniyeler içince olmuştu. Bize tekrar kurşun gelmemesi için edildiğimizde Ahmar yavaştan aklıma doğru hareketlenmişti ama burası bugün onun ya mezarı ya da yazdığını sandığı iki sayfalık tarihinin sonu olacaktı.

"Nereye gittiğini sanıyorsun lan puşt!" Benden önce Serhat fark etmiş olacak ki, Ahmara doğru seslendi. Ellerini başının üzerine yerleştirmiş teslim olan itler, açık kapıdan görünüyordu ve ne kadar aciz olduklarını tekrar gozler önüne  seriyorlardı.

"Bittiniz siz," dedi Ahmar korkudan götüne kaçmış sesiyle.

"Adam geberip gidecek, hala tahdit ediyor bizi ya. Cesarete bak," dedi Sadık, rahatlamıştı.

Açık kapıdan dışarı kayan gözlerim, siyah maskeli adamlar gördü. Ahmarın omzuma bastırdığı demirin yanığı kendini belli edince dayanamayarak gözlerimi birkaç saniyeliğine si sıkı kapattım.

"İyi misin kardeşim?" Gözlerimi açtığımda Poyraz endişeli gözlerle bana bakıyordu ama ben Aralık duran kapıdan görünen askerlerden gözlerimi alamıyordum. Kapida duran iki iti haklayıp bulunduğumuz odaya doğru geldiler. 

"Ayaz, Ayaz 1. Görev tamam komutanım. Tüm tim iyi durumda." Dediği an gözlerimiz kesişti ve omzumdaki yaraya takılan gözleri ateşe değmiş  gibi oradan uzaklaştı ve hemen başka yere odaklandı. Hepimiz ayaklandığımızda gelen askerlerin de bir kısmı yanımıza geldi ve leş sayısını kontrol etti.

"Toplam on sekiz kişi komutanım. Sekizi yine Akif'in," dedi bıkkın bir sesle. Sonra maskesi olmasına rağmen biryerlerden tanıdığım, komutanım dediği o adam elini askerin omzuna attı ve samimice gülümsedi. Gülümseyince gözleri kısılmıştı. Oradan anlamıştım.

Bu adam çok tanıdıktı...

"Sen de kendini geliştirirsin o zaman Başçavuş. O sekiz it geberttiğinde sen dokuz gebert."

"Arslan?" Dudaklarımdan, onun sesini duyduğum anda çıkan bu isim, beni geçmişe götürmüştü. Söylediğim isimden sonra bakışları bana döndü ve ilk bakışında kaşlarını çattı. Birkaç saniye sonra yanındaki askerin omzunda duran eli düştü ve sağ alındı tuttuğu silahı yavaş hareketlerle bacağındaki askılığa yerleştirdi.

"Komutanım?" Sesinde şaşkınlık mı vardı çözememiştim. Bana doğru yaklaştı ve bir anda kollarını, bedenini kaplayan çelik yeleğe rağmen sırtıma doladı.

"Tanıyamadım komutanım sizi. Saçınız uzayınca, bir de sanki mümkünmüş gibi biraz daha yakışıklılaşmışsınız," dedi bana sarılan bedeni güldüğü için  sarsılırken.

"Sen de değişmişsin Çavuş," dedim ona eski timimde hitap ettiğim şekilde. Benim bu sözümün ardından gergince boğazını temizledi ve fısıldadı.

"Karizmayı çizdirmeyelim çömezlerin yanında komutanım. Yapmayın etmeyin." Bedenime sarılan kolları uzaklaştığında dışarıdan bir silah sesi geldi ve yakınlarda bir yerde ses bir anda kesildi. Hayat bir anlığına durdu. Sular akmayı bıraktı. Kuşlar artık cıvıldamıyordu.

Başımı soluma döndürdüğüm anda ise Sadığın elini sol tarafına bastırdığını gördüm.

Vurulmuştu.

"Üstteğmen?" Bakışları bir an bana döndüğünde koluma tutundu.

Tek dileğim tarihin tekerrür etmemesiydi.

AYRI DÜNYALARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin