12. BÖLÜM:Mavi

2.5K 80 6
                                    


PELİN'DEN

Gözlerimi yavaşça aralamaya çalıştığımda sanki göz kapaklarımda tonlarca ağırlık varmış gibi hissettim. Dudaklarımı aralamaya çalıştığımdaysa kuruyan dudaklarımın birbirine yakıştığını fark ettim. Sonra abimin naif sesini duydum ve bilincim yerine gelmeye başlamıştı artık.

"Kahvelim," dedi sesiyle bile beni incitmekten korkar gibi. Kuruyan dudaklarımı aralamak biraz zor olsa da en sonunda dudaklarımı birbirinden ayırdım ve "Abi, biraz su verir misin?" diyebildim. Abimin avucundaki ellerimde onun ellerinin sıcaklığını hissediyordum. Bjr elini elimden ayırmadan, yanıbaşımdaki komedinin üstünde duran bardağa su doldurup beni yavaşça doğrulttu. Suyun kuruyan dudaklarıma değmesiyle gözlerimi de acabilmiştim. Başımı geriye çekip yeterli olduğunu göstermeye çalıştım. Abimin bardağı uzaklastirmasini izledim. Sonra gözleri kahvelerimi buldu. Bense onun gözlerine çöken hüznü çok net görebiliyordum. Abimle benim aramda öyle abi-kardeş ilişkisinden çok, baba-kız ilişkisi vardı. O, benim canım yansa dünyayı yıkacak güce sahip olduğunu söylerdi küçükken.

Bende ona Kahraman'ım derdim.

O anlar, korumacı tavırları aklıma gelince yüzüme bir gülümseme yerleştirmekten çekinmedim. Abim de bu halimi görünce başta kaşlarını çatsa da sonradan o da hasret kaldığım gülümsemesini yerleştirdi dudaklarına. Avuçlarının içindeki elimi yüz hizasına getirdi ve öptü. Sonra elimi yanıma koydu ve ayaklandı.

"Hemşireye haber vereceğim, kahvelim. Merak etme gitmiyorum," dedi gülerek. Çatılan kaşlarımı o zaman fark ettim. Yanıma geldi ve alnıma eğilip öptü.

"Bu olaydan sonra Rapunzel gibi bir kuleye kapatılmamak tek dileğim," dedim. Kapıya dönük bedenini yavaşça bana çevirdi ve tehditkar bjr sesle konuştu.

"İnan bana seni kuleye kapatmamı yeğleyeceğin şeyler yapacağım." Küçük bir 'kötü kahkahası' attı ve odadan çıktı. Başımı sağa sola sallayıp yatakta rahatlaşmaya çalıştım. O sırada içeri giren hemşire, geceyi aydınlatmak ister gibi gülümsüyordu. Bende onun bu sıcak tavrına karşılık verip gülümsedim. Ayak ucumdaki masadan dosyaya bakarken bana sorular yöneltmeyi de ihmal etmiyordu.

"Kendinizi nasıl hissediyorsunuz, Pelin hanım?"

"Pelin. Lütfen Pelin de. Mesleğim dolayısıyla zaten yeterince 'hanım' kelimesini duyuyorum, lütfen Pelin de," dedim ve adını öğrenmek için yaka kartına baktım. "Ceyda. Olur mu?" Başını dosyadan kaldırıp bana baktı. "Mesleğin," dedi ve sonrasında kaşlarını çatıp tekrar dosyaya baktı. "Ah, tabii ya. Savcı Pelin Demir. Peki, Pelin. Şimdi sorayım, kendini nasıl hissediyorsun?" Amacıma ulaşmanın verdiği keyifle cevapladım.

"Yani, daha iyiyim Ceyda. En azından artık sızlamıyor omzum. Fakat başım ağrıyor. Fazlasıyla." Yanımdaki komodine yöneldi ve ağrı kesici olduğunu tahmin ettiğim bir şırınga çıkardı. Onu seruma enjekte ederken meraklı biri olduğunu belli edercesine sorularını sürdürüyordu.

"Ee, Pelin. Yüzüğün olmadığına göre evli de değilsin. Peki sevdiğin veya hoşlandığın var mı?" Sorusuyla birden saşırsam da bennde en onun kadar samimilikle yanıtladım.

"Yani yok. Olma ihtimali var mı dersen o da yok." Serumu kontrol edip bana döndü ve çatılan kaşlarıyla sordu.

"O niye peki?" Hafifçe güldüm.

"Yani evden Adliyeye, adliyeden eve pek bi sosyalleşemiyorum. Zaten buralarda, yani Ankarada babam dolayısıyla, yada mesleğimdeki başarımdan dolayı beni tanımayan da yoktur. E abim ve babam da asker olunca, anladın yani. Onun da yürek yemiş filan olması gerek." Bunu söylememle güldü ve bende ona eşlik ettim. Tabiki bunların bir kısmı doğru değildi. Abim ve babam beni her zaman desteklerdi.

AYRI DÜNYALARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin