-----------
Yiğitten devam
Masadaki benim karşı dairemde oturan kadın mıydı? Yoksa ben Tümgeneralin karşısında olduğum için heyecan mı yaptım da gaipten bir resim görüyordum? Yok ya tahmin ettiğim şey değildir bence. Değildir değildir. Değildir değil mi?
"Kızım yüzbaşı. Evet. Ama o gözlerini çek, oymayayım." Ne?
"Emredersiniz." dedim ve çerçeveden gözümü çektim. Bir saniye general benim aklımı mı okudu? Mimiklerimi? Bu daha muhtemel.
Kendine sorduğun soruya bak Yiğit. Adam General. Tabii ki okuyacak. Ayrıca çerçeveye baktığım barizdi. Düşüncelerimi ve kendimle celişme seansımı bölen şey Generalin sert sesi oldu.
"Binbaşı Poyraz Demir, yani oğlum senin burada bulunacağın timin komutanı olacak. Yeni tim üyelerinden en önce sen geldin Ankaraya zaten. Onlar da en fazla 2 saate gelirler tanışır kaynaşırsınız. Bu arada kızım senin karşı dairende oturuyormuş. İyi geçinin. Dediğim gibi yüzbaşı timin diğer üyeleri 2 saate gelir. Sana vermek istediğim birkaç dosya var. Yeni tim hakkında. Bunları neden bana veriyorsunuz diye sorarsan da sen yeni timinin komutan yardımcısı olacaksın. Sende sonra en rütbeli Üsteğmen Serhat Kılınç var. Siz 6 ay sonraki gizli ve bir o kadar da tehlikeli bir görev için seçilmiş askerlersiniz. Bu sizin egonuzu okşamasın çünkü ben buradayım sınırını aşan olursa, onu o sınırın içine geri sokmayı iyi bilirim. Anlaşılmayan bir şey?"
Generalin uzun ve açıklayıcı konuşmasından sonra tabii ki aklımda birkaç şey vardı.
"Müsaadeniz olursa bir şey sormak istiyorum komutanım." Generalin olumlu anlamda başını sallamasıyla söze girdim.
"Komutanım oğlum dediniz. Poyraz Demir. Askeriyede mi kalacak yoksa kızınızla mı? Askeriyede kalıyorsa komutanım kusura bakmayın ama ben kızınıza göz kulak olmak zorundayım. Hem komşum, hem komutanımın kızı. Ben bunu kendime borç bilirim." Generalin suratında yine o gülümseme... Az önceki kapı konuşmasından sonra, özellikle Generalin kızı olduğunu duyduktan sonra, işin içine Gözde faktörü de girince bunu kendime görev edinmem bir kuraldı benim için.
"Bende bunu bekliyordum. Seni daha tanımıyorum dedim yüzbaşı ama öz geçmişini hem babandan hemde bu dosyalardan öğrendim. İyi bir adamsın. Bunun yanı sıra iyi bir askersin de. Baban senden hep övgüyle bahsederdi görevlerde. Büyüyecek asker olacak derdi. Ve şuan karşımdasın. Tamam, kızıma gözkulak ol. Ayrıca bende sana onu soracaktım. Pelinin yani kızımın yanında meslektaşı kalacak. Poyraz, eğer senin için de uygunsa seninle kalsın diyecektim. Mahallede başka boş daire yok maalesef. Ama eğer istersen yüzbaşı?" Komutanımla, aynı evde, olabilirdi aslında.
"Benim için sorun yok komutanım, hem arkadaş olur Poyraz komutanım bana."
"Tamam yüzbaşı. Bu arada da şeyi söyleyeyim. Akşam tim de gelir Ankaraya. Pelin, evimde toplanalım hem gelecek komşularımla hem de abimin askerleriyle kaynaşması için akşam yemeğine davet ettiğimi söyle dedi. Akşam müsaitsen gel, akşam yemeği yeriz."
Akşam yemeği fikri güzel olurdu. Ev yemeği yemeyeli uzun zaman olmuştu. Aslında annem Sivastan gönderiyordu ama tekrar ısıtınca bir anlamı kalmıyordu.
"Olur komutanım. Akşama müsaitim. Bu vesileyle Poyraz komutanım da benim eve, yeni evine yerleşmiş olur." Tam o sırada kapı çalındı ve Generalin 'gir' komutuyla içeri 5 asker girdi. Muhtemelen yeni timdi. Yeni timim. Düşüncelerime ara verip ayağa kalktı ve sırayla temkil vermeye başladılar.
"Asteğmen Ali SANCAK, Trabzon, Emret komutanım!"
"Teğmen Emrah Akıncı, Kastamonu, Emret komutanım!"
"Teğmen Mehmet Çelik, Denizli, Emret komutanım!"
"Üsteğmen Sadık Zümrüt, Çanakkale, Emret komutanım!"
"Kıdemli Üsteğmen Serhat Kılınç, Bursa, Emret komutanım!"
Kulağıma bir şeyler oluyor o nasıl sestir yiğitler?
Hepsi de ben gibi iri, cüsseli adamlardı. Generale döndüğümdeyse artık alıştığım gülümsemesini yine yerleştirmişti dudaklarına.
Hepsine gururla bakıyordu. İnsanin gözünün içi parlar mıydı ki? Evet, işte Generalin gözlerinin içi resmen parlıyordu.
Askerlerine, yiğitlerin bakıyordu.
Kim bir komutan olsa, karşısına bir er bile geçse gözlerinin içi parlardı değil mi? Bu tüm komutanlar için geçerliydı. Ben dahil.
Benim buradan önceki görev yerimde bir timim vardı. Zorlu bir operasyona çıkmıştık. Hainlerden biri sivili rehin almıştı ve beni askerim onu tabiri caizse iğne deliğinden 200 metreden vurmuştu. Görev dönüşü ona bakarken de aynı şuan Generalin gözlerinde gördüğüm o parıltı bende de vardı. Bende general gibi gözlerine o parıltılarla bakıyordum hepsinin.
Hazır olda bekliyorlardı.
"Rahat asker, rahat. Hazır komutanınız buradayken tanışın. Yüzbaşı sen onlarla çık. Ev bakacaklar ise şehri gezdirirsin. Akşam da beraber Pelinin evine gelirsiniz."
"Emredersiniz komutanım." Dedim ve çıktık. Kapıdayım hepsiyle el sıkıştık. İyi adamlara benziyorlardı. Bu arada timi ismini de çok beğendiler.
'ARAS TİMİ'
Bence de güzeldi. Eskiden bulundukları timdekilerin onlara taktiği isimlerden bahsettiler. Alininki 'BEYAZ' mış. Anısını gerçekten dinlemek isterdim. Bu arada Ali keskin nişancımız.
Emrahınki zaten soyadı. 'AKINCI'. Emrah da timin çapkını. Dediğine göre 13 sevgilisi olmuş(!). Ama hiçbiri de evlenilecek kadınlar değilmiş.
Mehmetinki ağır silah uzmanı olduğu için 'BULUT'. Bunun da anısı eminim ilgi çekicidir. Ağır silah uzmanı ama lakabı bulut...
Sadık sıhhiyecimiz. Tahmin edeceğiniz üzere onun lakabı 'DOKTOR'.
Serhat yani timin yakın dövüş ustası. Onun lakabı ise 'KALKAN' Bu bence anlamlı.
Komutanimiz Poyraz Binbaşının lakabı ise 'KARA KOMUTAN'. En fiyakalısı. Ama o 2 yıl boyunca o şerefsizlerden Türk Devletine haber aktardığı için yani istihbaratçı olduğu için bu lakap ona şerefsizlerin taktığı bir lakap.
Ve son olarak ben. Benim az önce de ufak bir anımı anlattığım timden bana kalan isim, 'GÖLGE'.
![](https://img.wattpad.com/cover/286930770-288-k84013.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AYRI DÜNYALAR
Roman pour AdolescentsO bir SAVCI. Alanında ün salmış ve herkesin dilinde övgüyle bahsedilen bir kadın olmuş. Geçmişine rağmen... ***** O bir YÜZBAŞI. Timinin komutanı ve komutanlarının gözdesi bir adam olmuş. Herşeye, herkese rağmen...