22. Bölüm:Sıcacık Yürekler

1.2K 39 3
                                    

Buu bölüm her seferinde genişleyen ve güzelleşen AYRI DÜNYALAR ailesi için, bol Yiğitli Pelinli geçecek olan bir bölüm.

30 bin olmuşuuuuuuuuzuzzzz🎆🎊🎆🎊🎆🎊🎆

Medyada operasyon kıyafetleri var. Çok güzelllllleeerrr...

İyi okumalaaaaar...

::::::::::

Yeni bir sabaha gözlerinizi açtığınızda nasıl hissedersiniz? Derin ya da hafif olan uykunuzdan sıyrılıp, güne karışmak, kahvaltı yapıp sizi boşluğuyla rahatsız eden midenizi doldurmak istersiniz. Ama şuan hissettiklerim bunların tam tersiydi. Abim muhtemelen sevdiceğinin yanında kalmıştı ve akşam gelmemişti. Bugün de cumartesiydi ve izin günüydü. Operasyonu detay vermeden Meleğe anlatmış olması gerekiyordu. Yani başımda duran telefonumu alıp saate baktığımda daha erken olduğunu gördüm ama ne yatmak ne kalkmak istiyordum.

En sonunda oflayarak kalkıp banyoya ilerlemek için ev terliklerimi giydim. O sırada odamın köşesindeki tekli koltukta duran çiçekli elbise gözüme takıldı. Onu gördüğüm anda istemsizce sıkıntılı bir nefes verdim.

Ayaklarımı sürükleye sürükleye odadan çıkacağım sırada telefonum dur dercesine zil sesi ile odayı doldurdu.

Atakan arıyor...

Bu ismi değiştirmeliydim ama ne diye değiştireceğime daha karar vermemiştim.

"Efendim Yüzbaşı," dediğim anda karşıdan bir gülme sesi geldi. Onun gülmesine karşılık ben de gülümsedim.

"Keyfin yerinde bakıyorum," dedim ondan bir cevap gelmeyince.

"Sesini duydum ya, ondandır. Uyandın mı? Uyandırmadım ya," dedi. Düşünceli oluşu, ondaki sevdiğim şeylerden biriydi. Ama bir anda söylediği şu kelimeler yok mu? Deli ediyordu beni bazen.

"Yok yok, uyanmıştım. Ya sen?" Ayak ucuma bakıyor olduğumu ve ayağımı yere sürterek ses çıkardığımı yeni fark ediyordum. Bu beni gülümsetmisti. Bendeki etkisi...

"Uyandım ve ilk işim seni arayıp seni kahvaltıya davet etmek oldu. Etmedim daha ama niyetimi anlamış oldun. Kahvaltı hazırlamadıysan, dışarıda yiyebiliriz," dedi. Bu adamın işi gücü oyunbozanlıktı.

"Üçkağıtçı," dedim sessizce ama "Seni duyabiliyorum," dediğinde bu kez bunu seslice tekrar söylemiştim.

"Evde hazırlarım. Dışarıda yemeyi canım istemiyor. Sen biraz zeytin ve taze ekmek alana kadar ben de birseyler hazırlarım. Olur mu?" Diye sorduğumda sesi iyice keyiflenmişti.

"Olur tamam. Yarım saate oradayım," dedi ve ardından vedalaşıp kapattık. Ben de banyodaki işlerimi bitirip üzerimi değiştirdim ve yüzüme her sabah sürdüğüm nemlendiriciden sürdüm. Son günlerde bunu unutuyordum çünkü Ege ile önemli bir dosya üzerinde çalışıyorduk ve bunu aksatmak zorunda kalıyordum. Rahat beyaz ve bol bir takım giydiğimde mutfağa yöneldim.

Ne yapsam diye düşünürken, Ayça ile onlar gitmeden önce hazırladığımız uzun, ince börekler geldi aklıma. Daha dün yemek için adliyeye de götürmüştüm ve yanına birşey daha yapmam gerekiyordu. En sonunda rulo omlet yapmaya karar verdim ama zilin sesi, çoktan yarım saat gectigini kanıtlamak ister gibi beynimde calmaya devam ediyordu. Olmuş muydu o kadar?

"Günaydın," dedim, o içeri geçip kabanını asarken. Kabanını astı ve yanağıma bir öpücük kondurup mutfağa adımladı. Bu beni dumura uğratırken o sanki beni öpen kendisi değilmiş gibi rahat adımlarla mutfağa girdi. Ben de şok etkisinden çıkıp mutfağa girdiğimde aldığı ekmekleri dilimleyen yüzbaşı görmeyi beklemiyordum.

AYRI DÜNYALARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin