Hüznün Gölgesinde|3

79 6 0
                                    

Uğur'u yanıltmak istiyorum. İnanmak istemiyorum. Haklı çıkmaması için araştırmalar yapacaktım. Peki ya gerçekler sandığım gibi değilse. İçimdeki şüphe beni boğuyordu. Bunu düşünmek dahi istemiyordum. Yolunda gitmeyen o kadar çok şey var ki ben de inatla rol yapıyordum. Aslında herkes gibi olmayışım her şeyin başlangıcıydı. Belkide hayatım bununla ilgiliydi. Sinyal gibi: Korku acı kan vardı. Eskiden sadece korku ve acı vardı savaşlarımda, şimdi ise kan. Kanla başlayan bir hikayede kan olmaması mümkün müydü?
Onların yanında güvende hissettim. Bu normal olamazdı. Güvenden önemli ne olabilirdi diyeceksiniz belki... İçime ilmek ilmek işlenmiş intikam ateşi. Ben yanacaktım, kor olana dek. Tek başıma değil, Uğur'u da yanımda yakacağım.
Kendimi kurtamayacaktım besbelli. O zaman kimsenin kurtuluşu olmayacaktı. Geçmişi taşımamayı seçmiştim, gelecek için.  Bazen unutmaya değerdi.
Telefonumun çalmasıyla derin düşüncelerimden nerede olduğumu, gerçeklik algısına geri döndüm.
Uğur'un yıkılmış hali evden kaçmamı kolaylaştırmıştı. Şuanda yanımda arabayı kullanan Selim ile hapisane gibi geçirdiğim evden uzaklaşıyordum. Ağaçlar yanımdan süregele geçerken bir kaç saniye telefona bakıp, açma tuşunu kaydırdım.

"Efendim anne."

Sesi sert çıkıyordu. Ayarları bozuktu anlaşılan.

"Yumuşadığını düşünmeye başlayacağım, verdiğim süre dolmak üzeri ve sen hiçbir şey yapmıyorsun. Beni erken gettittireceksin."

Elim istemsiz saçlarıma gidiyordu.

"Böyle anlaşmadık anne. Eğer gelirsen kaybettiğin oğlunu tekrar kaybedersin. "

"Beni Emir ile tehtit edemezsin."

Kıkırdamıştım.

"Gel ve tehtit olup olmadığını gör."

Cevap beklemeden telefonu yüzüne kapattım. Elimi alnıma koyup kafamı arabanın camına yaslamıştım. İstediğimi almadan buraya gelemezdi. O beni tanıyorsa ben onu kendisinden bile iyi tanıyordum.

"Neden ona anne diyorsun? Gerçek annen değil ki. "

Selim'in sesi ona yönelmemi sağladı.

"Sadece bir annenin yapabileceği hasarlar bıraktı bende. "

Bir süre sessizlik oluştu.

"Peki güveniyor musun ona?"

Kafamı olumsuzca sağ sola salladım.

"Hayır güvenmiyorum, güven beni öldürür."

Bir süre yola odaklandı, hafif yutkunurken boğazının hareketlerini izledim. Endişeli gibiydi.

"Çok mu güveniyorsun Çetinkor'a?"

Hiç terettüt etmedim. Biliyordum verdiği her sözü tutardı.

"Evet."

Tek kaşı havalandı, yine de yüzünü yoldan ayırmıyordu.

"Hani güven seni öldürürdü?"

Sorusunu sadece içimden cevaplamıştım. Sesli söyleyecek cesaretim yoktu. "Öldürdü zaten." 

Sesi olduğundan yüksek çıkıyordu, kendini kontrol etmeye çalışıyor gibiydi.

"Yapacağın en kötü şeyi, kendine yapacağın aklımın ucundan bile geçmezdi. "

"Ne demek istiyorsun Selim, açık konuş."

Arabayı ani frenle durdurdu, sarsılmamam için eliyle göğsüme destek verdi.

"Canını yakmasına rağmen sana izin verdim."

Milyarderin Vekili III Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin