Gözlerimi aralamaya çalışıyordum. Boğazımdaki kuruluk canımı yakıyor, yutkunamıyordum. Çok fazla ışık vardı, beyaz ve ışıltılı, gözlerimi açmakta zorlanıyordum, her göz kapaklarımı kırptığımda görüntü netleşiyordu, bir süre sonra beyaz buğulu olan oda tamamen netlik kazanmıştı. Nerede olduğumu anlamam uzun sürmedi. Hastanedeydim, kolumu kaldırdığımda serumun yavaşça damlayışını izledim, kulağımdaki çınlamayla eş şekilde damlayan solüsyondan gözlerimi yandaki iki kişilik refaketçi koltuğuna çevirdiğimde babamı ve Pamir'i görmek en son beklediğim şeydi. Olaylar an ve an beynime akın etti, uzun zamandır kriz geçirmemiştim bu uyanışlara alışkındım oysa. İki yorgun adama baktım, endişelenmeleri normaldi. Ne kadar süre baygın kalmıştım bilemiyordum, kolumdan serumu çekip çıkardım, kan fışkırsada önemsemedim. Çıplak ayaklarmı yatakta sarkıttım, yerde duran beyaz terlikleri ayağamı giyerek başımın dönmesini umursamadan yürümeye başladım, ses çıkarmadan kapıyı açıp koridora geçtim hastane bana iyi gelmiyordu. Nefesim ciğerlerime ağır geliyordu. Üzerimdeki beyaz pjima kan olmuştu çoktan. Kanı sevmezdim. Biraz daha yürüdüm, çıkışı bulduğumda yüzümü gökyüzüne çevirdim. Nefesim normale dönmüş, artık daha rahat nefes alıyordum. Kendimi duvara yasladım, sırtımı duvarda sürterek yere çöktüm. Biraz yalnız kalmalıydım. Dizlerim bükük içim burkuk. İliklerime kadar çaresiz hissediyordum, benliğimdeki küçük çocuk orada çırpınıyordu. Yanaklarımda hissettiğim ıslaklık, ağlıyordum. Yanımdan geçip giden insanlar yüzümü görmesin diye bir elim dizimdeyken diğer eli yüzümü örttüm. Kimsenin görmesini istemediğim acılarım gün yüzüne çıkmıştı. Üzerime gelen gölgelerle, ellerimi hızla yanağıma götürerek sildim. Bu kadar erken bulunmayı beklemiyordum. Ayağa kalmadan yüzümü gölgelerin sahiplerine çevirdim. Koskaca iki mafya babası bana bakıyordu. Gözlerinde asla büyümüyordum. İkili anlaşmış gibi aynı anda konuşmuştu.
"Geçmiş olsun oğlum."
Beni merak eden iki çift göz beni rahatlatmaya çalışıyordu. Yüzümde hafif kırık tebessüm oluştu.
"Hadi, seni eve götürelim. Ayşe evde seni bekliyor."
İtiraz edicek enerjim yoktu, kafamı aşağı yukarı salladım. Dizlerimden destek alarak ayağa kalktım. Pamir Santos sağımda Kubilay Çetinkor solumda yürüyorduk.
Önce sağıma döndüm. "Pamir..." sonra soluma döndüm. "Baba..."
Sesim korunması gereken çocuk gibi çıkmıştı. İkiliyi bu kadar çaresiz görmek beni fazlaca kendimden nefret ettiriryordu.
"Hiç kendinden nefret ettiniz mi?"
İkili birbirlerine bakarak kahkaya atmaya başladı. Oysa komik bir şey sormamıştım. Gülmelerini durduklarında ikiliden onaylarcasına sesler çıkıyordu.
"Evet, kesinlikle hatta ömrü hayatım boyunca." gibi sözler.
"Şuan kendimi aptal gibi hissediyorum."
Pamir'in kanayan yerimi bağlamaya çalıştığını ancak hissetmiştim, dikkatim tamamen dağınıktı.
"Gerçekten aptalsın. Kolun hala kanarken kendini sorgulamak gerçekten aptalca."
Kolumdaki bandaja baktım.
"Benliğimi kaybediyorum, tek sorunum iğne deliği olsa."
Pamir ağzını aralayacakken, babam onu durdurdu. Mavi gözlerini mavi gözlerime dikti. Bir çok duygu komleks olmuş gözlerinde bana bakıyordu.
"Normalde bunları Ayşe ile konuşsan belki daha sağlıklı, ancak anlaşılan eve gidene kadar durmayacaksın." Yüzünde hüzünlü bir gülümseme oluştu.
"Aynı annene benziyorsun."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Milyarderin Vekili III
RomanceSenden kurtulmaya çabalıyorum Uğur, bataklık gibisin çabaladıkça daha da çekiliyorum. Leman Aydın. Bütün çabaların bana çıkıyor sen inadına benden kaçıyorsun. Ve unutma Uğur Çetinkor'u yok etmek için daha fazlasına ihtiyacın var. Uğur Çetinkor.