~ Daha fazlasını istiyorum ~

8.9K 921 1.3K
                                    

Zihnimi fetheden düşüncelerim beni derin bir çukura atıp hiç çıkarmamaya yemin etmişçesine hayatımı karartmaya devam ederken elimdeki kalemi oynatıyordum.

O ders Minho ve kuyruğu olacak o ikili sınıfa gelmemişti. Üstelik bir ihtimal hoca onları sorarsa biri söyler de merakım giderilir diye düşünüyordum ama umduğum olmamış ve hoca onların yokluğunu umursamamıştı bile.

Acaba neredeler? Ve Minho onları niye çağırdı? Niye herif bu kadar çekiciydi ve ne diye beni gözlerinden mahrum etmek istemişti?

Ona çok dikkatli bakmamıştım üstelik ve daha ilk günümdü. Ne diye sanki aylarca onu gözetlemişim gibi bir tavır takınmıştı ki? Sanki çok meraklıydım gözlerine. Hiç güzel de değiller zaten.

Göt herif şimdi neredesin acaba...

Tüm bu düşünceler zihnimi bulandırırken derin bir nefes alıp kendime gelmeye çalıştım ve tam da o an
önümde duran kitaba bilinçsiz bir şekilde çizdiğim bir çift göz-ki onların Minho'nun gözleri olduğuna adım kadar eminim- dikkatimi çekmişti.

Kaşlarım gelen farkındalıkla anında havaya kalkarken gözlerim genişçe açıldı ve birkaç saniye öylece önümdeki çizimi inceledim. Kalbim yerinden çıkacakmış gibi çarpıyor ve girdiğim şok mantıklı düşünmemi engelliyordu.

Sanki birileri görecek korkusuyla kitabı birden kapatıp alnımı kitabın üzerine koydum ve gözlerimi sıkıca kapatarak bıkkınca nefes alıp verdim.

Lanet olsun! Ne diye o herifin gözlerini çizdim ki?

Derdim ne benim?

Başımı kaldırmaya kalkmadan zil çaldığında hocanın sınıftan ayrılması ile birlikte ben de elimi yüzümü yıkamak için lavaboya ilerledim.

Çabuk kapılan biri değildim. En az diğer insanlar kadar güven sorunlarım vardı. İlk görüşte aşka inanıyor da değildim. Pembe bir dünyada yaşamıyordum sonuçta. Ve Minho'nun üzerimdeki etkisinin de bu yönde olmadığına emindim.

O çocuk sadece farklıydı. Bazen olur ya, bir ortamda biri size diğerlerinden daha ayrı gelir. Öyleydi işte. Minho'nun bakışları, mimikleri, tavırları... Her şeyi farklıydı. Bu farklılık nasıl bir şey bilmiyorum ama sanki o derin kahvelerinde çok şey saklıyor gibiydi. Ben de oldukça meraklı biriydim. İlgimi çeken tek şey buydu.

Bütün bunları düşünerek sonunda lavabodan çıkıp geri döndüğümde Felix ve Seungmin sınıf kapısının önünde duruyorlardı. Başta onları umursamadan sınıfa doğru gidecektim fakat Felix beni görür görmez koşar adımlarla yanıma geldiğinde duraksamak zorunda kaldım.

- Gelecek misin?

Elini omzuma atıp sorduğu soruyla tek kaşımı kaldırıp anlamadığımı ona açıkça yansıtan bir bakış attım.

- Nereye?

- Seung'la kantine gidiyoruz. Seni de çağırmamı söyledi. Gerçi o söylemeden ben zaten çağıracaktım ama olsun sonuçta düşünmek önemli değil mi? Bazen o benden önce düşünüyor ama olsun sonuçta o Seung değil mi? Sınıf başkanları hep böyle mi oluyor acaba? Yoksa sadece Seung mu böyle? Bazen bu soruyu gece uyumadan önce çok düşünüyorum. Hatta bir kere-

- Hadi gidelim..

Felix konuşmaya başladığı zaman cidden susmuyordu bu yüzden daha fazla devam etmemesi için anında yanıtladım onu. Beni çağırmaları başta tuhafıma gitmişti. 3 kez lise değiştirmiştim ve yıllar süren deneyimlerime baktığımda insanların beni pek sevmediğine kanaat getirmiştim. Bu bazen ilk görüşte bazense tanıdıktan sonra oluyordu.

Gözlerinde Saklı CENNET'im •Minsung/Chanlix Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin