( Yazarın ağzından )
Changbin'le konuştuktan sonra kendini okulun dışında attı Minho. Kaçmak istedi... Gerçekler ona korkutucu derecede huzur verici gelmiş ve bu yüzden olayları daha iyi kavramak için okuldan uzaklaşmıştı.
Şoförünü çağırmak yerine eve yürüyerek gitmek istemişti.. Bu süreçte biraz da olsa düşünebilmek için zaman buldu.
Han onun için bir çok anlama geliyordu artık.. Bu da onu korkutuyordu..
Başta sadece annesi gibi resim çizdiği için dikkatini çekmişti.. Bunu inkar etmiyordu. O yüzden her gün sokak lambasının altında soğuktan titremesine rağmen onu izlemişti...
Korktuğu için en derinlerine gömdüğü hiç bir duyguyu inkar etmiyordu. Ama artık daha da endişeliydi.
Çünkü Changbin haklıydı... Cesareti olmalıydı. Han'ı koruyacak cesareti olmalıydı. Ama daha abisini bile koruyamazken Han'ı nasıl koruyacağını bilmiyordu.
Ondan uzak durmak istemiş bunu yapamamıştı... Şimdi de onu yakınında istiyor ve bunu da yapamıyordu...
Çaresiz hissediyordu.. Evet belki kimsenin hayatı ışıl ışıl değildi ama onun tek ışık kaynağı Han'dı ve ona bile ulaşamıyordu...
Önce annesini kaybetmişti, sonra kardeşim dediği dostunu, onun yüzünden acı çektiğini düşündüğü abisini, şimdi de Han'ı kaybetmek üzereydi.. Ama ilk defa biri için tüm gücüyle savaşmak istiyordu..
Bunları düşünürken çoktan eve gelmişti. Bu kadar uzun süre yürüdüğü için ayakları ağrıyordu bu yüzden bir an önce dinlenmek için odasına çıkmak istedi. Ama daha merdivenlere yaklaşamadan babasının salondan gelen sesiyle duraksadı.
- Minho buraya gel!
Hizmetliler ona Minho'nun geldiğini haber vermişti. Minho salona girdiğinde babası bir koltukta oturmuş dikkatle onu izlerken abisi ayaktaydı.
Minho abisinin yanında ki yerini aldığında babası konuşmak için dudaklarını araladı;
- Dün okulda bir kavgaya karışmışsın!
Minho şaşkınlığını gizleyememişti.. Okulda kendi sınıfı hariç kimsenin bundan haberi yoktu ama babasının kulağına gelmişti. Bu onu şaşırtmış bir o kadar da endişelendirmişti.. Artık babası hayatı hakkında her şeyi biliyor gibi hissediyor, bu da onu rahatsız ediyordu.
- Han Jisung denen çocukla Ji Ho'nun kavgasında yeni çocuğu korumuşsun! Doğru mu?
Minho istemsiz korkmaya başlamıştı... Han'ın isminin en son bile duymak istemediği kişinin dudaklarının arasından çıkması onu korkutmuş ve rahatsız etmişti. Yine de korkusunu belli etmeden rahat ve soğukkanlı bir şekilde konuştu;
- Basit bir kavgaydı.. Büyütülecek bir şey değil!
Minho'nun istemsiz sinirini belli ederek sert çıkan sesi yaşlı adamın oturduğu yerden kalkıp tam Minho'nun karşısına geçmesine sebep olmuştu.
- Ya bu basının kulağına gitseydi? En son ki kavganı basın kaç gün tartışmıştı unuttun mu? Şirket nasıl değer kaybetti senin yüzünden!
- Ama gitmedi baba..
Minho'nun tavrı Bay Lee'yi sinir etmişti.. Üstelik tek sinir olduğu konu bu da değildi.
- Yeni çocuk herkesin önünde erkeklerden hoşlandığını söylemiş. Ve sen o ibneyi mi korudun?
Elini sıkmıştı Minho.. Bu sözcük tüm sinir damarlarını hareketlendirirken bunu Han için kullanması daha da sinirlendiriyordu Minho'yu.. Öyle ki siyaha çalan gözlerini babasına dikmiş ve dişlerini sıkmıştı. İlk defa ona bu kadar nefret dolu bakabilmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gözlerinde Saklı CENNET'im •Minsung/Chanlix
Fanfic"Pekala! Madem ki Minho için her şeyi yaparsın, o halde geber ibne! Oğlum için kendini öldür ve onun senin gibi bir ibne olup hayatını mahvetmesine izin verme! Minho'ya bir iyilik yap ve kendini öldür!" "Hayır! Ben Minho'ya bir iyilik yapıp, seni bi...