( Felix )
- Herkes dağılabilir ama haftaya gelirken verdiğim ödevi yapmayı unutmayın!
Zilin çalmasıyla birlikte Bay Bang sözlerini tamamlar tamamlamaz neredeyse sınıftaki herkes koşarak sınıftan çıkmıştı. Öğle molası olması dolayısıyla yemekhanede yer bulmaları gerekiyordu.
Diğerlerine nazaran Seungmin ve ben her daim geç giderdik. İnsanlar yemeklerini bitirdiği için sıra beklemek zorunda kalmazdık. Bu sebeple sınıfta çıkmak için hazırlanan birkaç kişi hariç Seungmin, ben ve muhtemelen bizi beklediğini düşündüğüm Jisung kalmıştı.
Ve birde eşyalarını toparlayan Bay Bang.
Gözlerim istemsizce onun her hareketini izlemekle meşgulken yanı başıma hangi ara geldiğini bilmediğim arkadaşımın sözleriyle gözlerimi ondan çekmek zorunda kaldım.
- Ayağın hala acıyorsa revire gidelim. Biliyorsun öğleden sonra yüzme dersimiz var ve sen en iyi yüzücülerimizden birisin.
Seungmin bunu derken Jisung da yanı başıma gelmiş ve kafasını Seungmin'e hak verir şekilde sallamıştı. Revire gitmem gerektiğini biliyordum. Bilek kısmında üzerine hafif bastığımda oluşan bir ağrı vardı ve bir merhem hiç fena olmazdı. Bu sebeple başımı onaylar şekilde sallayarak masanın üzerindeki eşyalarımı çantama yerleştirmeye başladım.
- Felix'i ben götüreceğim çocuklar. Siz yemeğinizi yemeye gidin.
Gelen tanıdık sesle yutkunup birkaç saniye çivilenmişçesine kalakalırken bunun gerçekliğini sorgulayan zihnimi susturmaya çalıştım ve hafifçe o tarafa döndüğümde yanı başımıza gelmiş bir çift kahve gözlerle karşılaştım.
- Buna gerek yok hocam. Biz onu götürürüz. Hem sizin de dersleriniz vardır. Ayrıca sizin de yemek yemeniz gerek.
Seungmin benim bir şey dememe fırsat vermeden konuştuğunda neler olduğunu zar zor idrak edebiliyordum. Bay Bang'ın beni revire götürmek istemesi gerçek miydi? Olamazdı sanırım. Ben yanlış duyuyor olmalıydım. Üstelik kalbim ne diye delicesine çarpıyordu? Sorunu neydi bunun?
- Hayır. Öğleden sonra dersim yok ayrıca Felix'le biraz memleketten bahsedelim istiyorum. Ne dersin?
Yüzündeki sıcacık gülümsemesiyle sorduğu soru kalbime küçük artçılar yaşatırken yüzlerce kez yutkunsam da geçmeyecek bir yumru oturmuştu boğazıma. Kelimeler zihnimde düğüm düğüm olurken, Seungmin'den çok benim cevabımı duymak istediğini belli edercesine yüzüme bakıyordu.
Herkesin bakışları vereceğim cevabı beklediklerini belli edercesine üzerimdeyken hissettiğim inanılmaz baskıyla gözlerimi birkaç kez kırpıştırarak başımı hafifçe olumlu anlamda salladım.
- Siz yemeğe gidin. Revirden döner dönmez görüşürüz.
Sesim kalbimin yoğun temposu yüzünden alçak çıksa da hepsi duymuştu beni. Verdiğim cevap Seungmin'in hiç hoşuna gitmiş gibi durmuyordu. Fakat ona nazaran Bay Bang'ın yüzünde hafifçe genişleyen tebessüm, içine gömülmek istediğim gamzelerini gözler önüne seriyordu.
Tanrım bu adam aklımı kaçırmama sebep olabilecek kadar güzeldi...
- Peki o zaman sonra görüşürüz.. Haber et!
Jisung gittikçe tuhaf bir havaya bürünen ortamı bir an önce bozmak istercesine alelacele konuştuğunda gözlerim onu buldu. Bay Bang'a eğilerek selam verdi ve benim de onayımı alıp Seungmin'in koluna girerek onu zoraki dışarı çıkardı. Eğer Seungmin'i biraz olsun tanıyorsam beni fena halde azarlayacaktı ama şuan bunu düşünemezdim. Düşünecek daha farklı şeyler vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gözlerinde Saklı CENNET'im •Minsung/Chanlix
Fanfic"Pekala! Madem ki Minho için her şeyi yaparsın, o halde geber ibne! Oğlum için kendini öldür ve onun senin gibi bir ibne olup hayatını mahvetmesine izin verme! Minho'ya bir iyilik yap ve kendini öldür!" "Hayır! Ben Minho'ya bir iyilik yapıp, seni bi...