(Han'dan)
Dün gece nerdeyse hiç uyumamış Bay Bang ve Minho gittikten sonra olanlar hakkında Seungmin ve Felix'le sohbet etmiştik. Felix bana bilmeden kırdığım pot için bir dolu küfür ettikten sonra balkonda konuştuklarını üstünkörü anlatmış ve zamana bırakmaya karar verdiklerini söylemişti. Minho'nun numaramı istediğini söylediğimdeyse ikisinin yüzünde oluşan ifade beni benden almıştı. Ama Minho'dan çok beni endişelendiren şey Felix ve Bay Bang'ın durumuydu..
İkisinin birbirine bu denli hızlı tutulması onlara hayran kalmama sebep olurken, durumları da bir o kadar endişelendiriyordu beni. Ama sonuçta onların hayatıydı ve elimden destek olmaktan başka bir şey gelmiyordu.
- Hey, sana söylüyorum Jisung.
Düşüncelerimin dağılmasına sebep olan yanımda, birlikte okula yürüdüğüm, Seungmin'in sesiydi.
- Ne düşünüyorsun böyle derin derin?
Gözlerimi onunkilerle buluşturduğumda en son Felix'in evinden çıktığımızdan beri bana bir şeyler anlattığı aklıma gelmişti. Ama onu dinleyemeyecek kadar kafam doluydu.
- Kusura bakma.. Bay Bang'la Felix'in durumu beni biraz endişelendirdi o kadar. Sen ne düşünüyorsun?
- Onları bilmem ama bence sen onlardan çok kendin için endişelen! Daha okula geleli bir hafta olmadı ama başına gelen şeylerin haddi hesabı yok.
Seungmin'in sözleriyle istemsiz gülerken gözlerim yaklaştığımız okul kapısına dönmüştü..
- Ben bunu endişe vericiden çok sinir bozucu olarak tanımlardım. Ama olsun... Bu okulu sevmeye başladım. İlginç bir yer, her an ne olacağı belli olmuyor..
Okulun bahçe kapısından girdiğimizde etrafta bir sürü öğrenci vardı. Sözlerim Seungmin'in alaycı bir tavırla gülmesine sebep olmuştu. Tam bana dönmüş konuşacağı sırada arkamdan birinin gelip kolunu omzuma atmasıyla ikimizde affalamıştık. Kim olduğuna bakmama izin vermeden başımı kolunun altına alıp karnına bastırarak sağ eliyle saçlarımı karıştırmaya başladı. Tam küfür edeceğim sırada kim olduğunu anlamam uzun sürmedi çünkü bu hareketi bana yapabilecek tek kişi vardı.
- Dün akşam okul çıkışı her yerde seni aradım! Beni nasıl beklemezsin?
Changbin'in sesi düşüncemi doğrular şekildeydi. Başımı kollarından kurtarmak için karnına yumruk atmıştım. Beni bırakıp bir iki adım geriye gitti acıyan karnını tutmaya başladığında hareketim zaferle sonuçlanmıştı.
- Daha sana hesap soramadan beni öldüreceksin!
Dağılan saçlarımı düzeltirken karnının acısını umursamayıp bana gülmeye başlamıştı. Sağ elini omzuma koyup Seungmin'e bakarak konuşmasına devam etmişti;
- Merak etme benden önce sizin başkan gebertecek seni herhalde. Ya da beni? Emin olamadım şuan.. Şu bakışlara bak!
Hafif kısık sesle söylediği son sözleriyle Seungmin'e dönmüştüm. Seungmin ondan bahsettiğini anlayıp gözlerini devirmiş ve bana dönerek konuşmuştu;
- Ben gidiyorum geliyor musun?
Tam ona cevap vereceğim sırada Changbin tekrar konuşmuştu;
- Onu senden biraz çalacağım başkan! Eski dostumla özlem gidermek istiyorum izniniz olursa...
Changbin'in sözlerine karşılık Seungmin onu umursamamış ve tekrar bana dönerek konuşmuştu;
- Elini çabuk tut Jisung..
Başımı onaylar şekilde salladığımda yanımızdan ayrılıp okulun içine girene kadar Changbin onu izlemiş o gittiğinde de bana dönerek konuşmuştu;
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gözlerinde Saklı CENNET'im •Minsung/Chanlix
Fanfiction"Pekala! Madem ki Minho için her şeyi yaparsın, o halde geber ibne! Oğlum için kendini öldür ve onun senin gibi bir ibne olup hayatını mahvetmesine izin verme! Minho'ya bir iyilik yap ve kendini öldür!" "Hayır! Ben Minho'ya bir iyilik yapıp, seni bi...