Sınavlarımdan önce bir kez daha bölüm atayım diyerek akşam biraz yazıp bugünde tamamladım. Sınav haftam boyunca bölüm atamayacağımı söyleyip keyifli okumalar diliyorum! 🍯💕
🎈
Telefonum çalmaya başlayınca hızlıca şalımın iğnesini takıp yatağımın üzerinde ki telefonumu alıp açtım. Arayan tabiki de sevgili kocam Yusuf' tu.
"Efendim?"
"İki dakika sonra aşağı geldin geldin, gelmedin yukarıya çıkacağım ve omuzuna atıp indireceğim seni karıcığım."
Gözlerim korkuyla açıldı. Vallahi yapardı bu. "Sakın yerinden kımıldama geliyorum."
Güldü. "Bende öyle tahmin etmiştim."
Gözlerimi devirerek telefonu yüzüne kapadım. İnsanı gerçekten çileden çıkarırdı!
Küçük kol çantama ihtiyacım olan bir kaç parça bir şeyler koyup odamdan çıktım. Mutfaktan sesler gelince kapıdan kafamı uzatıp "Anne ben çıkıyorum." dedim.
"Tamam yavrum, dikkat edin kendinize."
"Merak etme, hadi öptüm."
Siyah converslerimi portmantodan çıkarıp kapıyı açtım. Sert bir bedene çarpınca irkilerek geri kaçmak istedim lakin buna izin vermedi çarptığım kişi. Kollarımdan sıkıca tutup kendine çekti. Hızlıca yüzüne bakmak için bakışlarımı yukarı kaldırdım. Yusuf, eğer sensen keserim seni.
"Bende karıcığım nerede kaldı diye merak etmiştim."
Bittin sen Yusuf...
"Yahu iki dakika bekleyemiyor musun be adam?!" Alınını alnıma yasladı. "Hasretin bekletmiyor demek ki."
Birisi görecek korkusuyla çekilmeye çalıştım fakat yine izin vermemişti. "Öpücüğümü almadan bırakmam."
"Yusuf Allah aşkına bırak, biri görecek şimdi." dedim kollarımı ellerinden kurtarmaya çalışırken.
"Görsünler, derim ki 'Karımı öpüyorum.' Sıkıntı yaşayacağımızı sanmıyorum, en fazla 'Delirdi herhalde bunlar' derler."
Öpmezsem gerçekten bırakmazdı ve bu şekilde biraz daha durursak görülmemiz an meselesiydi. Yeni çıkmaya başlayan sakallarının üzerine hızlıca bir öpücük kondurdum. Gevşeyen ellerini fırsat bilerek kollarımı kurtardım. Ayakkabılarımı oldukça hızlı giyip kapıyı kapattım.
"Öpücüğünü aldığına göre gidebiliriz artık."
Ben önden ilerlemiştim ki sesini duydum. "Ulan, öpücüğün bile beni etkisiz hale getiriyor. Büyücü falan mısın sen?"
Her ne kadar utansam da kafamı arkama çevirip cevap verdim. "Evet büyücüyüm, korkmalısın bence. Sağım solum belli olmaz."
"Korkayım o zaman, çünkü kendini bana bağlıyorsun ve ben bu etkiden çıkmıyorum! O kadar aşığım ki sana..."
"Yusuf kapa çeneni ve yürü!"
Merdivenleri sert ve hızlı bir şekilde inerken mırıldandığını duydum. "Benim utangaç güzel karım..."
*
Durduğumuzda ellerim bağlı olan gözlerime yöneldi. "Geldik mi? Çözeyim mi gözlerimi?"
Kemerini çıkartıp benim kemerimi de çözdükten sonra konuştu. "Hayır, ben geldiğimizde çözeceğim," diyerek arabadan indi. Bir kaç saniye sonra benim kapımı da açıp elimi tuttu. "Yavaşça in bakalım. "
"Nereye gidiyoruz Yusuf ya?"
"Biraz daha sabır güzelim."
Koluma girerek kısa bir süre yürüttü beni. İnsanların seslerinden kalabalık bir yerde olduğumuzu varsaydım. "Evet geldik, çözüyorum."
Arkama geçip gözlerimde bağlı olan beyaz tülbenti usulca çözdü. Gözlerimi açtığım gibi ışık rahatsız etmişti. Bir kaç kere gözlerimi kırpıştırıp ışığa alışmasını sağladım. Gördüklerim netleştirken önünde durduğum büyük binaya baktım. Bir saniye! Burası...
Evlendirme dairesiydi!
Kocaman açılmış gözlerimle Yusuf' a döndüm. "Buraya niye geldik? Yıldırım nikahı yapmayacağız değil mi?"
Dediğime güldü. "Aslında güzel fikirmiş ama bunun için gelmedik..." Ellerimi tutup yavaşça içeriye doğru ilerlemeye başladık. "Nikah tarihimizi almaya geldik."
Heyecan, sevinç ve şaşkınlıkla bir kez daha önümde ki binaya bakıp tekrardan Yusuf' a döndüm. "Sen ciddisin?"
"Hemde hiç olmadığım kadar."
Kalbim hızlıca atmaya başladı. "Yusuf..."
"Hadi tarihimizi alalım." Gülümseyerek usulca başımı salladım.
*
"13 temmuz..." diye mırıldandım.
Rüya gibiydi. Nikahımız doğduğum günde olacaktı. "Annen seni o gün doğurak bana en güzel hediyeyi vermiş biliyor musun?"
Oturduğum salıncakta ayaklarımı yavaşça bir ileri bir geri salladım. Yan tarafımda ki salıncakta sakince oturan Yusuf hareketlerimi izliyordu sadece. Usulca kafamı ona çevirip gülümsedim.
"Ve o gün yine en güzel hediyemi alacağım."
"Asıl ben en güzel hediyemi alacağım Yusuf." Elimi ona doğru uzattım. Tereddüt etmeden sıkıca kavradı elimi. "'Yüzüm kime dönük olursa olsun yüreğim hep sana dönük olacak.' demiş ya Cemal Süreyya yüreğim hep seninle atacak, gözlerim hep seninle görecek, ellerim seninle can bulacak."
Kelimelerim benden habersizce çıkıyordu dudaklarımdan. Bu zamana kadar sevgimi defalarca kez dile getirmemiş olabilirdim lakin yüreğim hep onu seviyordu, sevmeye de devam edecekti.
Cevabıma şaşırmıştı lakin kocaman gülümsedi ve o da bana Cemal Süreyya' nın sözüyle cevap verdi. "Sert rüzgarlar karanlık geceleri severmiş ya, aynı bende seni öyle seviyorum."
🎈
Umarım beğenmişsinizdiir. 🙈
Yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın, sizleri seviyorum. 💕
ŞİMDİ OKUDUĞUN
pσrtαkαl çíçєğí/tєхtíng
Storie breviDÜZENLENECEK! 🎈 536...: Selamünaleyküm, ben ikinci Murat. Zehra: Hahaha o zaman bende ikinci Elizabeth. 536...: Vaay, demek ikinci Elizabeth? Ama o, sen olamaz be Portakal Çiçeği. Zehra: Ne saçmalıyorsunuz siz? Zehra: Ayrıca numaramı nereden buld...