Bütün mutluluklar birbirine benzer fakat mutsuzluğun kendine has bir hikayesi vardır.Hani herşeyin bittiği bir nokta vardır. Susarsın, ağzını bıçak açmaz, daha sonra göğe bakıp bir mucize beklersin. İşte ben tam olarak o noktadaydım.
Annemin giymem için zorladığı rahatsız elbisenin içinde bir kez daha kıpırdandım. Elbise giymekten nefret ediyordum, ancak bunu anneme söyleyecek cesaretim de yoktu.
Bembeyaz gelinliğin vücudunu sardığı, ışıl ışıl makyajı ile güzelliğine güzellik katılan Jisoo, sanki bu dünyadan değilmişçesine babasının kolunda mihraba doğru yürürken gülücükler saçıyordu.
Damat Kim Namjoon ise geniş omuzlarına oturmuş takım elbisesi ile elini uzatmış onu bekliyordu. Masalsı bir an diye düşündüm. Benim hiç yaşayamayacağım türden.
Herkes onları alkışlarken kalabalığa uydum. Nihayet nikah kıyıldığında tebrikleri kabul eden çift, masa masa dolaşmaya başladı. Bu arada yemek servisi için gelip giden garsonlar masaya tabakları yerlestiriyordu.
"Düz otur." Sert sesi kulaklarıma dolan anneme ufak bir bakış atıp, hafif öne eğildiğim için oluşan kamburu düzelttim.
"Seni buraya hiç getirmemeliydim. Daha oturmayı bile bilmiyorken ne bekliyordum ki?" Dişlerini birbirine bastırarak, bana olan nefretini göstermekten çekinmedi, üzerimdeki elbise bile daha değerliydi onun için.
Sonra hiçbir şey olmamış gibi masaya gelen gelin ve damada bana asla bahşetmediği gülüşünü göstererek tebriklerini sundu. Aynı şekilde babam da devam ettiğinde ben de tebrik ederek kafamı tekrar önümdeki boş tabağa çevirdim.
Annemin sinir dolu bakışları yüzünden tabağa yiyecek bir şeyler koymaya cesaret dahi edememiştim. Bu elbisenin içinde fazlalığım varmış gibi görünmemeliydi. En azından bunun için azar işitmemeliydim.
Onlar masalarına gelen başka biriyle sohbete dalmışken kafamı hafifçe kaldırarak etrafıma bakındım. İnsanlar mutluydu, sevdiklerinin mutlu günlerine ortak oldukları için, bir arada oldukları için.
Gözlerim büyük masaya oturan gelin ve damada kayarken, neden kendi masaları da oturmadıklarını anladım. Çünkü kardeşten öte gördükleri arkadaşları ile oturmak daha cazip gelmiş olmalıydı.
Jennie, Jisoo'nun yanına oturmuş, kahkalarla anlattıklarına gülüyordu. Üzerinde bedenini saran kırmızı Gucci marka bir elbise vardı. Tabii ki, o bir moda ikonuydu sonuçta. Güney Kore'nin en başarılı genç moda tasarımcısı, annesinin yolundan gitmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rhinestone | Rosekook
FanfictionÇünkü solmuş bir gül her zaman daha güzel kokar, Roseanne. AU B×G Rosekook