Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Sonbaharın soğukluğunu net bir şekilde hissettirmeye devam ettiği günlerde, ağaçlar yapraklarını döküyor ve bize bir mevsimin sonunu gösteriyordu. Sonbaharı seviyordum. Turuncu, sarı dökülen yapraklar bize hem ölümü hatırlatıyorken hem de bu kadar güzel bir manzara sunuyordu.
Peyzajın arka bölümünde sardunyaları incelerken dün akşamı düşündüm. Annem benimle konuşmuyordu. Hoş konuşsa da güzel şeyler duyuyor değildim ya. Çok şey anlatmak isteyip de bir o kadar susar mı bir insan? Üzgünüm, kızgınım ama en çok da kırgın. Avazı çıktığı kadar bağırıyor düşüncelerim "Neden?" Üzülen taraf hep ben oluyorum? Neden tek beklentim biraz değer görmek iken görmezden geliniyorum?
Bunun cevabını ben de bilmiyordum. İnsanlar sadece kendi gibi olanları severdi. Kendi sözlerine uyan, kendi isteklerini yerine getiren türden insanları. Oysa sevgi, illaki çıkar ilişkisi mi olmalıydı? Benim insanların değişeceğine dair bir inancım yoktu. İnsanlar değişmezdi, zamanla başka duygularla hislerini gizlemeyi öğrenirlerdi sadece.
Yapraklarını incelediğim sardunyayı bırakarak doğruldum. Üzerimde açık mavi bir bahçıvan tulumu vardı. İçime de ince boğazlı siyah bir kazak, onun üstüne de sarı ve siyah renginin hakim olduğu bir oduncu gömleği giymiştim. Üzerimi silkeleyerek sağ tarafa yöneldim. Sonbahar ve kışın canlı renkleri olan ve dayanıklı çiçekler almak için peyzaja gelmiştim. Bugün istediklerimi belirttikten sonra görevliler toplu olarak yarın dükkana getireceklerdi.
Göz kamaştıran orkidelerin yanına geldiğimde derince soluk aldım. Pek kokuları olmasa da burada fazlasıyla değişik türde çiçekler mevcuttu. Kendimi burada huzurlu hissediyordum. Çömelerek kenarda kalan mor orkidenin yapraklarını hafifçe sevdim. En çok tercih edilen çiçeklerden biriydi, güzel ve naifti.
Ben orkidelerin yanından henüz kalkmamışken telefonum çalarak dikkatimin çiçeklerden ayrılmasını sağladı. Ayağa kalkarak cebimdeki telefonu çıkardım ve bilinmeyen numaraya karşı kaşlarımı çattım. Genellikle sipariş için dükkandaki telefon aranırdı ancak şuan dükkanda olmadığım için de beni arıyor olabilirlerdi.
Telefonu nihayet açarak kulağıma götürdüm. "Alo."
"Selam Chaeyoung ben Jennie." Kaşlarımı çatarak kenardaki banka adımladım. Jennie beni neden arardı ki? Üstelik liseden sonra hiç görmemiştim bile onu.
"Merhaba Jennie." Soğuk cevap vermemi takmamış olsa gerek heyecanla konuştu.
"Uzun zaman oldu değil mi? Numaranı dün akşam annenden aldım, nasılsın?"
"İyiyim, sen nasılsın?" Ayaklarımı uzatarak banka biraz yayıldım.
"Ben de iyiyim teşekkür ederim. Aslında bunca zaman sonra neden aradığımı sorguluyor olabilirsin."