Back To December

1.8K 185 40
                                    

Gidişlerim hep bir adım geride, kelebeğin ömrüne denk ömrümde

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Gidişlerim hep bir adım geride, kelebeğin ömrüne denk ömrümde.

Enes İpek


New York'un karla kaplı ışıltılı sokaklarını kaldığım apartmanın yedinci katındaki balkondan seyrederken ellerim cebimdeydi. Üzerimde açık mavi boğazlı bir kazak ve kot pantolon vardı, ceket almamıştım. Bir miktar üşümek güzel olabilirdi.

Buraya geleli yaklaşık bir yıl olmuştu. Ne bileyim işte, gitmek çözüm değil de insan kaçmanın başka türlüsünü de bilmiyor ki.* Bazı şeyler acıtsada kabullenilirmiş, bazı sözler çok can yakarmış, bazı insanlar veda bile etmeden gidermiş, bazı hikayeler bitmeye mahkummuş, bazı yolların sonu uçuruma çıkarmış, bazen bazı insanlar sadece yara açıp gidermiş senden. 

Ve bazı vedalar sevgisizlikten değil, çaresizliktenmiş.

Yüksek lisansımı tamamlayalı neredeyse bir ay oluyordu. Bu bir yıl boyunca sadece akademik olarak meşgul kalmaya çabalamıştım. Sürekli biryler yapıyorum, yürüyorum, koşuyorum, yemek yiyorum yani her zaman yaptığım işleri sürdürüyorum ama nasıl anlatsam, bir boşluk duygusu içimde. Sanki içimde derin bir hiçlik var.

O hiçliğin ve boşluğu sebebi ise Jungkook'du. Onu ilk gördüğümde yaşamımda çok önemli bir yer tutacağını sezmiştim. Bu tıpkı bir filmin ilk karesinden bütünü kavramak, sonunu tahmin etmek gibi bir duyguydu. Nereye gidersem gideyim, kiminle olursam olayım, aklıma geldiği an darmadağın ediyordu beni bazı hatıralarım. Dünya kendimden kaçabileceğim kadar küçük bir yer değildi çünkü.

İnsanın hayatında öyle bir an gelir ki önünde uzayıp giden karanlık yolda ilerlemekten başka çaresi kalmaz, geri adım atamayacak kadar yorgundur çünkü ve yerinde duramayacak kadar da yıkkın. Hayatta çoğu zaman asıl ihtiyacımız olan şey de budur işte, sağlam kalan parçalarımızı toplayıp kör kararlılıkla yolumuza devam etmek.

Ayağa kalkmam gerektiğinin farkındaydım. Kendime gelmem, içimde her şeyi çözüme kavuşturmam gerektiğinin. Ama kafamdaki 'Ya birşeyler güzel gitse ne olacak, biz çiçek dolu bahçelere değil, demir parmaklıklı balkonlara sıkıştırılmış çocuklarız.' Narasını silemiyordum.  

O çiçekli yollar, güneşli akşamlar, dans eden ağaçlar hep yalandı. Manzaramın güzelliğinden bahsederken perdem hep kapalıydı. Ben hiç iyileşemedim, yürüdüğüm yollar aynıydı ama ben gözlerimi kapayınca başka yere giderim sandım. Görmezssem eğer acıları, geçer sandım. Küçük bir kız çocuğu olup hayatımla oyun oynadım. Bak, bunlar hiç yaşanamış tamam mı? Babam her gece saçlarımı okşuyormuş, ben şimdi çok güçlü olacağım, dünyayı elimle kaldırdım bak. Akşam olmasın, oyun bitmesin, eve gitmeyeyim istedim. Oyun bitti, ben güçsüzdüm ve babam saçlarımı hiç okşamadı.

Rhinestone | RosekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin