Confrontation

2K 163 36
                                    

Göğsünde ağır bir kelebek

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Göğsünde ağır bir kelebek. İçinde kırık çekmeceler.

Ece Ayhan / Şiirimiz Mor Külhanidir Abiler

Son zamanlarda sadece çok üzgün hissediyorumve kimse beni nasıl anlayacağını bilmiyor. İyi gittiğini düşündüğüm her şeyin beni yıpratması ağırıma gidiyor. Devam etmeyi deniyorum, sürekli deniyor ve çabalıyorum. Tüm bunlarla, tüm olanlarla ayakta durmaya çalışıyorum ve olanların beni çok fazla etkilemesini durdurmaya çalışıyorum. Ama ne kadar daha fazla güçlü kalabileceğimi bilmiyorum. İçimde beni yıpratmayı seçen bir göğüs ağrım var. Bu ağrı herşeyi erozyona uğratan, içimdeki tüm bahçeleri yıkıp geçen, herşeyin çukuruna ulaşan bir ağrı. Beni ağlatmayan, rahatlama hissi vermeyen, sakinlik göstermeyen, içsel huzurun olmadığı, bir şeyin geçmediği bir ağrı. Bazen çok iyi olacağımı düşündüren, bazense hiçbir şey hissettirmeyen bir boşluğun içerisinde öylece sürükleniyorum.

Sabah güneşinin pırıltısını kahvaltı masasının üzerine kusursuzca düşmesini izledim. Babam yine başköşeye oturmuş bir elinde kahvesi, diğer elindeki gazetesini okuyordu. Annem sessiz bir şekilde kahvaltısını ederken, bu sessizliğin pek de hayra alamet olmadığını düşünüyordum. Fırtına önceki sessizlik, büyük bir kargaşanın eşiğindeymiş gibi hissettiriyordu. Akşamki sergiden eve döndüğümde çoktan odalarına çekilmişlerdi ve biz konuşamamıştık.

Avakadodan bir çatal daha alıp, yüzümü buruşturmamaya çalıştım. Avakadodan nefret ettiğimi söylemiş miydim?

"Bize hiç böyle bir çalışmanın olduğundan bahsetmedin." Söze ilk giren babam olurken, kafamı kaldırarak yüzüne baktım. Hala elindeki gazeteyi okuyordu. "Lee Jong Ki, fazla prestijli ve önemli bir ressam, nasıl tanıştınız?"

Çatalımı tabağın kenarına bıraktım. "Bir pazar günü çiçekçiye uğramıştı. Eşiyle evlilik yıldönümlerini son anda hatırlamış, şansına pazar günü dükkanı açmıştım. Ben çiçekleri hazırlarken duvardaki resimleri farketti ve beni atölyesine davet etti. Sonrası da zamanla gelişti."

Nihayet gazetesini masaya bırakarak gözlüğünü çıkardı. "Anlıyorum." Diye mırıldanarak kahvesinden bir yudum aldı. "Sergi için heyecanlı olduğunu biliyorum, ama şirket işleri daha önemli. Aksamaması gereken şeyler var. Bu yüzden kendini fazla kaptırmanı istemiyorum, anlıyor musun?"

Bütün iştahımı her zaman bu masada kaybettiğimden, alıştığımı düşünmüştüm. Onların düşüncesizlikleri beni yıldıramaz diye avutuyordum kendimi hep. Ne olacaktı? Seninle gurur duyuyoruz cümlesi onların sözlüğünde yoktu bile. Derin bir nefes verdim. Ne güzel kandırmıştım kendimi, benimle gurur duyacaklarına nasıl inanmıştım ama?

"Bu kadar zor mu?" Dedim en sonunda, "Bu kadar zor mu benim mutlu olduğum şeylerle mutlu olmanız?"

"Chaeyoung-"

Rhinestone | RosekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin