Dışarıdan gelen yüksek sesli müzik, kulaklarımın uğultusunu bastıramıyordu. Üzerime düşen beden tabiri caizse taş kadar ağırdı. Ve kötü bir haberim var, dışarıdan baya salak görünüyor olmalıydık.
Gözleri siyahtı. Kapkara irisleri parlıyor, tuhaf bir ifade ile bana bakıyordu. Uzun zaman geçmiş gibi hissetsem de saniyeler içinde onu iterek bağırdım. "Kalksana Jungkook! Ezildim burada resmen!" Kafasını sallayarak hızla üzerimden kalktı. Yeni fark ettiğim, o düşünce koltuğa kıvrılmış bileğimi ovaladım, acıyordu baya.
"Özür dilerim Roseanne! İyi misin?" Ters ters bakarak dişlerimi sıktım. O sırada gülme sesleri odayı doldurdu.
"O nasıl bir düşmeydi ya!" Jin cam sileceği gibi sesler çıkartarak gülerken eliyle dizlerine vuruyordu. Taehyung gülerken elindeki bardağı masaya bıraktı. "Bu ilk düşüşün değil zaten Jungkook."
Kafamı çevirerek tek kaşımı kaldırdım. "Bu da ne demek?" Jungkook hızla atılarak sağ bileğimi tutarak kaldırdı. "Boş ver sen onu saçmalıyor işte, bileğin nasıl hastaneye gidelim istersen."
Kolumu sertçe çektim, bu daha da acımasını sağlarken "İstemez." Diye mırıldandım. Hangi akla hizmet buraya gelmeyi kabul ettim ki zaten.
Jennie bu sefer Jisoo ile giderken herkes yeniden yerine yerleşti. Jungkook da arkalarından ilerleyerek gözden kayboldu. Jimin yanıma gelerek sağ tarafıma otururken "Bileğine bir bakayım." Diyerek elini uzattı. Uzattığım bileğimi hafifçe parmaklarını bastırarak inceledi. "Biraz incinmiş gibi duruyor sadece, ağrırsa ağrı kesici krem kullanabilirsin."
Kısa bir süre sonra elinde bir paketle dönen Jungkook paketi bana uzattı. "Buz getirdim, koyalım istersen."
Jimin yanımdan kalktı, "Yarın bu elini çok kullanma, şimdilik buz koyalım." Buzu elime alarak sağ bileğimin üzerine koydum. Yarın da sipariş ettiğim çiçekler gelecekti. Cidden, geldiğime hiç bu kadar pişman olamazdım sanırım.
"Rose, gerçekten üzgünüm aniden itince dengemi sağlayamadım." Bıkkın bir nefes vererek solumdaki boşluğa oturan Jungkook'a baktım. "Tamam Jungkook, kazaydı işte büyütme."
"İçecek bir şey istermisin?"
"İstemem."
Kısa bir süre sonra Jennie elinde kocaman bir pasta ile içeri girdi. Jisoo da arkasında girerken Jimin ve diğerleri de ayağa kalktı. Ben oturmaya devam ederken Jimin mumları üfledi, herkesin sarılışına karşılık verdi. Gülerek aralarında konuşurlarken sadece bakmakla yetindim.
Buydu işte, bu kadardı. Benim onların arasında yerim yoktu. Hiç olmamıştı. Bu onları arka planda izlediğim ilk an değildi.
Artık eskisi gibi hissttirmediğine kendimi inandırmıştım halbuki, kalbini taştan yap demiştim kendime, kimse kıramasın onu. Nedense kendime verdiğim sözleri bir türlü tutamıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rhinestone | Rosekook
FanfictionÇünkü solmuş bir gül her zaman daha güzel kokar, Roseanne. AU B×G Rosekook