Celeste

2K 155 17
                                    

Kışın en sert bir şekilde kapımızı çaldığı zamandı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Kışın en sert bir şekilde kapımızı çaldığı zamandı. Yılbaşına birkaç gün kalmıştı ve yağan karla birlikte etraf rengarenk süslenmiş, yeni yıl hayecanı başlamıştı. Elimde tuttuğum kahve bardağını sıkıca kavrayarak ışıklı sokaklarda yürümeye başladım. Sabahın erken saatleri yüksek lisans sınavı için Güzel Sanatlar Fakültesine gelmiştim. Soruların hepsini yaptığımı düşünsemde bir iki soruda heyecandan yanlışlıklar yapmış olabilirdim, ama yine de geçer not alabileceğime inanıyordum. 

Bügün şirkete öğleden sonra gideceğim için rahattım. Saat henüz ondu ve kendime ayıracağım güzel bir zaman dilimi vardı. Ayağımın altında ezilen kar, hafif esen rüzgar ve kapalı olan hava tuhaf bir şekilde bana huzur veriyordu.

Birkaç mağazanın önünden geçtim, caddenin üzerine dikilmiş kocaman yılbaşı ağacının yanındaki bankta oturdum ve kahvemi bitirdim. Daha sonra süs eşyaları satan bir dükkana girerek etrafı incelemeye başladım. Rafdan bir sevimli karakter figürünü elime alarak iç çektim. Hediye alacak kimsem yoktu, annem bu tür şeylerin saçmalık olduğunu düşünürdü ve babam da ondan geri kalır değildi. Yılbaşlarını devasa aile yemeklerinde geçirirdik, genellikle hoş bir restoranın içinde veya özel olarak ayarlanmış salonlarda olurdu bu. Annemle serginin ertesi günü yaptığımız kavgadan sonra konuşmamıştık, bu yüzden bu yıl ne yapacaklardı bilmiyordum. Herhangi bir yemek organizasyonuna da katılmayı düşünmüyordum zaten.

Dükkanda biraz daha vakit geçirdim ve kendime hediye olarak bir kar küresi aldım. Orta boy kar küresinin içinde iki küçük, kadın ve erkek figürü evin önündeki bankta el ele tutuşarak oturuyorlardı. Evin içine minik aydınlatmalar yerleştirilmişti ve fazlasıyla sevimliydi. Bunu ofisteki odama mı, yoksa evdeki odama mı koysam henüz karar verememiştim. Arabamın yan koltuğuna kutuyu bırakarak işe gitmeden önce öğle yemeği yemek için küçük bir sokak satıcısına uğradım ve ardından şirkete geldim.

Sekreter Mina vakit kaybetmeden önüme dosyaları yığdığında derin bir nefes aldım ve sayfaları çevirmeye başladım. Yaklaşık iki saat gibi bir sürenin sonunda dosyaları tamamladım ve bilgisayara geçirmek üzere asistanlardan birine gönderdim.

"Bayan Park, yaklaşık on dakika sonra Jeon şirketi ile toplantınız var, dosyaları ve verileri hazırladım." Kafamı bilgisayar ekranından kaldırarak Mina'ya baktım.

"Doğru ya, ben onu unutmuştum tamamen." Yerimden doğrularak tutulan belimi esnettim. "Geldiler mi peki?" Elinde tuttuğu tabletini kontrol ederek başını olumsuz anlamda salladı. 

"Henüz değil, ama birkaç dakika içinde burada olurlar. Hatta-" Telefonunu çıkardı birkaç saniye gözlerini ekranda gezdirerek tekrar bana döndü. "Geldiler bile, şirkete girdikleri haberini güvenlikten aldım."

Gülerek yerimden kalkarken not defterimi ve birkaç dosyayı kavradım. "Vay canına Mina, ne kadar dakiksin."

Mina, şirkete geldiğimden beri bana ciddi derecede yardımı olan tek kişiydi. Sekreterim olmakla birlikte, yapmaya mecbur olmadığı pek çok şeyde bana yardımcı olmuştu. İşini gerçekten dikkate alan, saygısını asla elden bırakmayan inanılmaz disiplinli bir yaşama sahipti. 

Rhinestone | RosekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin