Cevap vermeyeceğini anlayınca sorumu yineledim.
"Kahve diyorum kahve. İçer misiniz?!"
Gözlerini birkaç saniye kapatıp açtı ve üzerine basa basa konuştu.
"Şekersiz acılı bir kahve istiyorum."
Kafamı onaylar anlamda sallarken mutfağa doğru ilerledim. Daha dün sabah şekerli götürmüştüm diye fazlası zarar olan bir tepki ile karşılaşmıştım. Sanırım bu tepkiden bir ders almayacağım için Gine şekerli yapıp götürecektim.
Akıllanır mıyım? Tövbe Allah korusun.
Yaptığım sütlü şekerli kahveleri fincanlara boşaltıp karşımdaki şekerlik ile bakıştım. Yapmamam gerekiyordu ancak, yaşadığım her şeyin onun yüzünden olduğu aklıma gelince omuz silkip şekerliğe uzandım.
Fincandaki kahveyi karıştırıp tepsiyle birlikte elime alarak içeriye döndüm.
Kahve tepsisisini uzatarak konuştum."Buyurun."
"Hangisi benim?"
Kuşkuyla gözlerime baktığında konuştum.
"Size doğru olanı alabilirsiniz."
Sıcacık kahve fincanını hızla ağzına götürüp büyük bir yudum aldı ve bir anda öksürmeye başladı. Tepkilerini incelerken ağır ağır fincanı altına geri bırakarak sehpaya itekleyip kendinden uzaklaştırdı.
"Bu şekerli. Ben sade istemiştim. Sade. Elindeki ile karışmış."
Şaşkınlıkla elimdeki fincana baktım.
"Öyle mi olmuş?"
Bir yudum alarak hızla yüzümü buruşturdum. Evet kesinlikle karışmıştı. Bu sonradan daha fazla şeker attığım fincandı.
"Değiştirip geleyim."
"Gerek yok ver!"
Hızla elimden alıp dudağımın tersindeki Yerden büyük bir yudum aldığında hala daha bana nasıl güveniyor diye içimden geçirmedim değil doğrusu.
Bu defa hiçbir tepki dahi vermeden sinirlerine tamamen hakim olmaya çalışarak elindeki fincanı masaya sert bir şekilde bıraktı.
"Sen ergenliğini bile tamamlayamamış küçük bir kız çocuğusun. Beni anlıyorsun değil mi? 5 yaşındaki çocukta bile sendekinden daha fazla bir akıl vardır."
Hızla ayağı kalkıp mutfağıma yöneldi ve hala daha tezgahta bulunan kahve malzemelerini kullanmaya başladı. Kıracak gibi tezgaha alıp alıp bırakmasına karşı içeriye doğru bağırdım.
Amerikan mutfak olduğu için duymaması imkansızdı."Yavaş yavaş! Parasıyla aldım onları ben!"
Hiçbir ses gelmeyince yeniden konuştum.
"Dolapta tatlı da vardı sanırım. Yiyeceksen-"
"O sesini kes!"
"Düşünmekle de yaranılmıyor!"
5 dakika sonra yeniden içeriye elinde bir kupa bardağı ile gelip oturdu. Kahve kokusuyla kaşlarımı çattım.
"O içtiğin kahveyi de nereden buldun?"
"Baharatlıkta buldum nerede bulacağım!"
"O kahve bana hindistandan Özel gelmişti! Daha ben bile tadına bakmadım!"
"İyi ben bakıyorum. Sert ve güzel."
Gözlerimi sinirle devirirken arkama yaslanarak televizyonu açtım.
"Bu gece burada mı kalacaksınız?"
"Bir sorun mu var?"
"Kendi eviniz yok mu yani? Ne münasebet?"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyah Yalanlar
ChickLitAŞKI ÖLÜMSÜZ BİR DİLİ ANLATIYOR, AH TANRIM! BEN ONSUZ ÖLÜYORUM GİBİ. KALBİM RUHSUZ, BEDENİM CENNETSİZ... Salak mıyım ben senin gibi bir adiyle iş yapayım?" "İltifatların çok yaratıcı güzel bayan. Ama bunlara ihtiyacım yok. Sadece benimle iş yapmayı...