Çalan şeyin alarm olduğunu sansam da, bunun artık fazlasıyla rahatsız edici bir tınıda kulağımı işgal etmesi bir alarm olmadığını bana şiddetle hatırlatıyordu. Kim beni bu denli arardı ki? Hiçbir fikrim yoktu açıkçası. Gözlerimi sinirle açarak komidinin diğer ucunda bulunan telefonumu elime alarak ekrana baktım.
Yıldırım bey arıyor....
Neden?
Neden beni sabahın bir köründe rahatsız ediyordu Tanrı aşkına!
Lanet telefonu açarak aramayı yanıtladım.
"Sabahın köründe neden beni rahatsız ediyorsunuz?"
"Sana kapına geldiğimde hazır ol dediğimi hatırlıyorum!"
"Bende artık sizin adınıza çalışmadığımı söylediğimi hatırlıyorum!"
"Kes sesini ve hazırlan!"
Sinirli sesinin ardından telefonu hızla suratıma kapattığında küçük bir çığlık atarak yorganımı yere fırlatarak uyandım. Lanet olası bu herif benden ne istiyordu sahiden? Bir hışımla girdiğim banyomda işlerimi hallederek odama yeniden döndüm. Dolabımın kapağını açarak tamamen deri takımımı çıkardım. Üzerindeki kıyafetleri dolabın köşesine bırakarak takımımı giyindim ve makyaj masama yöneldim. Kısa hafif portakal tonlarında tatlı bir makyaj yaparak beyaz şalımı bağlayarak ayaklandım. Beyaz siyah yüksek taban Puma sporlarımı ayağıma geçirdim ve telefonumu da elime alarak odamdan çıktım. Aşağıya indiğimde direk olarak askılığa yöneldim, kadife pançomu ve küçük davul çantamı aldım. Dışarıya çıktığımda önce Aralık ayının soğuk sert havası vücudumu titremeye yetti. Bedenim soğuğa Yavaşça alışırken bahçede duran Taycan modeli arabaya yürüdüm. Bu herifte bundan kaç tane vardı? Geçen geldiği lacivert bugünkü beyazdı. Arabanın kapısını hızla açıp sert bir şekilde çarptım.
Sert bakışları üzerimde gezerken sinirle konuştum.
"Bir insanı aşağılayıp yeniden işe almak daha da büyük bir aşağılama Yıldırım Bey!"
"Pekala bunu dikkatte alacağım."
"Kesinlikle almanızı öneririm!"
Arabayı çalıştırdığında bıyık altından güldüğünü de hissetmiştim açıkçası. Hem neden çalışıyordu? Neden kendine tatil vermiyordu? Acısı olduğuna emindim.
Fazla tepki verdiğimi hissederek ortamı bir tık yumuşatma kararı aldım.
"Ben biraz açım kahvaltı yapmama müsade edersiniz öyle değil mi?"
Kafasını bir kez daha hızlı hızlı salladı. Neden konuşmadığı kısmına takılmalı mıydım? Sanırım evet. Araba lüks bir restorantın önünde durduğunda Eminönü taraflarında olduğumuzu anladım. Neden buraya gelmiştik ki? Burası şirkette fazlasıyla ters düşen bir köşeydi açıkçası. Arabadan indiğinde ona ayak uydurdum ve bende peşinden indim. İçeriye birlikte girdiğimizde etrafımıza doluşan bir düzine garson Yıldırımın tanıdığına işaret ediyordu.
2 tane büyük Kahvaltı tepsisi sipariş verdi. Fikrimi almasını isterdim açıkçası. Yinede bugün farklı bir sessizliğe sahip olduğunu fark etmek ister istemez susmamı sağlıyordu. Gelen tepsiler aç karnımı biraz daha acıktırırken Kibar olmayı köşeye ittiğimi fark ettim. Her birisini patlasam da bitirecektim sanırım.
Yaklaşık 15 dakika içinde tepsimde dolu hiçbir şey kalmamıştı açıkçası. Bu durum karnımı biraz ağrıtsa da görmezden gelecektim. Kafamı kaldırdığımda karşımdaki adamın memnun bakışları biraz da olsa yüzümü kızartmama neden olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyah Yalanlar
Chick-LitAŞKI ÖLÜMSÜZ BİR DİLİ ANLATIYOR, AH TANRIM! BEN ONSUZ ÖLÜYORUM GİBİ. KALBİM RUHSUZ, BEDENİM CENNETSİZ... Salak mıyım ben senin gibi bir adiyle iş yapayım?" "İltifatların çok yaratıcı güzel bayan. Ama bunlara ihtiyacım yok. Sadece benimle iş yapmayı...