~S.Y. 5.Bölüm☀️

267 11 0
                                    

Sinirim önümdeki kağıdı bana param parça ettirmek için uğraşsa da kendimi her şekilde sakin olmaya adıyordum. Lanet olası herif benim peşimde miydi yani? Sinirden gidip o suratının ortasına bir tane yapıştırmak istiyordum! Vücudumda gezen o sinir krizi kesinlikle beni hiç ama hiç sakinleştirmiyordu. Toplantı falan bahaneydi. Amacı buraya bana göz dağı vermeye gelmekti. Yıldırımın burada dikkat çekmesi hiç ama hiç karıma gelecek bir iş değildi açıkçası. Onu elimden geldiğince buradan uzak tutmam gerekiyordu.

Kağıdı ve elimdeki kalemi sinirle çantama göndererek derin bir iç çekerek odamdan çıktım. Yüzüme her zamanki gülümsememi ekleyerek cafe bölümüne ilerledim. Çocuklar yukarıya siparişleri taşıyordu. Yardım etmek için yanlarına ilerlediğimde elindeki tepsi ile mutfaktan çıkan Cihan yanıma geldi.

"Sanırım bu defa seni ben çağırmaya gelecektim."

Gülmeye başladığında eline aldığı birden fazla tepsiye bakarak gülümsedim.

"Sanırım eleman aranıyor ilanı verme vakti."

Elindeki siparişleri taşımakta zorluk çektiğini fark edince almak için yönelmiştim ki buna izin vermeyip yukarıya doğru çıkan merdivenlere yürüdü. Bende etrafta gezinmek için ilerledim. Ne kadar bu katta olmak istemesem de çocukların çoğu yukarda olduğu için burda Sibel ve Duygu tek yer alıyordu.

Yavaşça gülerek sohbet eden bu kalabalık gruba ilerledim. Umarım bu beyinsiz herif sadece iş üzeri bir toplantıda bulunuyordu. Sanki geldiğimi fark etmiş gibi hızla kafasını kaldırıp yüzüme aptal aptal bakmaya başladı. En nefret ettiğim şey.

Gerçi bu adamdan tamamen nefret ediyordum. Yaptıkları bana normal gelemezdi ya?

Gözlerimi beni izlediğini bilerek gayet ciddi bir tavırla devirip masalarına ulaştım.

"Eksik veya istediğiniz bir şey var mı acaba?"

Hepsi birbirine bakıp bir cevap beklediler. Masalarında kahve tek görüyordum. Birkaç da atıştırmalık.

Tabi herkes susup teşekkür ederken Yıldırım bey buna ayak uydurabilir mi?

"Ben sade bir kahve daha alayım. Şekersiz ve acı olsun lütfen."

Gülümseyerek boş bardağını elime aldım. Tabiki.

Hızla mutfağa dönüp tezgaha sert bir şekilde fincanı bıraktım. Çalışanlar bana bakarken yaptığım salaklığı fark ettim.

"Üzgünüm. Yoğun geçiyor bugün. Neyse, bana bol şekerli açık bir kahve hazırlar mısınız?"

"Hemen hallediyorum Dünya hanım."

Acı ve demli istemişti öyle değil mi. Zıkkım içsin. Beni zorla anlaşmaya dahil edersin öyle mi?

Hazırlanan kahve tepsi ile önüme bırakıldığında yavaşça elime alıp mutfaktan çıktım ve yeniden toplantı olan o masaya yöneldim. Ancak masada bu defa iki kişinin kaldığını gördüm. Sanırım diğerleri gitmişti. Toplantı biter bitmez böyle hemen gidiyorlar mıydı?

Yıldırım yine kafasını kaldırıp yüzüme bakıyordu. Yanındaki diğer genç çocuk ikimiz arasında git gel yaşarken kahvesini önüne sert bir şekilde bırakmamaya özen göstersem de fincanın tok sesi az da olsa duyulmuştu.

"Afiyet olsun Yıldırım bey."

Bana piç biri karşımda sırıtıyor gibi gülümsedi ve getirdiğim kahveyi büyük bir yudumla içti. İçimden kahkaha atarken bir yandan da tepkisini merek etmiyor değildim.

Eliyle hızla ağzını kapatıp gözlerini yumdu ve fincanı benim hareketime nazaran yavaşça yere indirdi. Bir terslik olduğunu hissetmem gerekiyor muydu bilmiyorum ama, oralı olmamayı tercih ettim. Hafifçe öksürmeye başladığında bu defa gözlerimi kıstım. Yanındaki çocuk bir terslik olduğunu fark edince hızla konuştu.

Siyah Yalanlar Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin