Gözleri yaşlar içinde kaldığında bu adamın saatlerdir kendini, diğerlerini üzmemek için mutlu görünmeye çalıştığını anlayınca içim daha da ayrı burkuldu. Kalkıp peçete getirmek için hareketlenmiştim ki kolumdan hızla tutup buna izin vermedi.
"Gitme yanımdan lütfen. Ben çok çaresiz hissediyorum."
Kalktığım koltuğun kenarına hızla oturup Yıldırımın kızarmış gözlerine baktım. Öyle çok perişan haldeydi ki. Ne yapacağım onu nasıl teselli edeceğim konusunda hiçbir fikrim yoktu.
"Yaptığımız tek hatta bu işte."
Bakışları gözlerimi bulduğunda tebessüm ederek yüzüne baktım ancak annesi için döktüğü gözyaşlarını Benim de yüreğimi burkuyordu. Sahiden benim annem de vefat etmişti hemde çokça uzun Bir zaman önce. Yokluğuna hala daha alışamamıştım ve Yıldırım'ı teselli mi etmeye çalışıyordum?
"Sanki hiç ölmeyecekmişiz gibi yaşıyoruz ve birisi, gerçekten değer verdiğimiz birisi öldüğünde görmezden geldiğimiz bu acı gerçek ile bir anda yıkılıyoruz."
Artık benim gözlerim de dayanamıyordu. Titreyen sesimi ve dolan gözlerimi gizlememeye çalıştım.
"Annenizle bu yaşınıza kadar bile vakit geçirmiş olmanızı büyük bir nimet sayın lütfen. Ben seneler önce kaybettim ve yokluğu ruhumun karanlığını ortaya çıkardı. Bugün Doğa ile karşılaştığımda ne hissettim biliyor musunuz. Gencecik bir kadın ve bir Bebek dünyaya getirecek. Anne olacak o minicik ruha. Bu nasıl bir his hissetmek istedim. Ruhum sanki o bebeğe çekildi ve ben ilk defa anne olmak istedim. Doğa çok şanslı. Hepinizin ruhunu bebeğiyle Birlikte saracak olması beni mutlu ediyor."
Yıldırım beni öyle bir dikkatle ve hayranlıkla dinliyordu ki, sanki onda anlattığım bu şeyler dünyada ilk defa olmuş bir şeydi ve ben birebir şahit olmuş olan tek kişi gibiydim. Ve bu böyle bir his yaratıyordu. Kalbim bakışlarıyla yeniden teklediğinde sesini duydum.
"O bebek hepimize iyi gelecek. Bana ve diğerlerine..."
"Aras beyi unuttunuz?"
"O zaten cennetine kavuşmuş ve bu Cennet onu ödüllendiriyor."
Burukça gülümsedim. Umarım kardeşi gibi birgün o da böyle mutlu olurdu. Bunu hak ediyordu. Ancak bu kişi şu anda birlikte olduğu Rana mıydı hiç emin değildim. Her neyse bu konuya girip dahil olmayacaktım.
"Bunu yapacağına inanıyorum. Nasıl birbirinize bağlıysanız, bu bebek sizi Daha da bağlayacak. Umarım yaşadığınız bütün acılar yavaşça ruhunuzdan silinir. Mutlu olmayı hak ediyorsunuz çünkü diğerlerinin mutluluğu için kendinizi feda ediyorsunuz."
Gözlerimin içine baktı. Baktı... Baktı. Sonra da konuştu.
"Neden böyle düşünüyorsun? Yani Mutluluğumu feda ettiğimi?"
Gülümsedim ve o da dikkatle yüzümü inceledi.
"Annesi vefat etmiş biri için bugün sırf diğer aile üyeleri orda diye üzüntünüzü bile yaşayamadınız. Bizimle ilgilendiniz. Konuşulan bütün konulara ortamdaki ciddiyet ile yaklaştınız. Bunu gizleyemezsiniz. En azından benden asla."
"Oysaki ben aksini düşünüyorum. Bugün orada bulunan herkes sayesinde dimdik ayakta Durdum ve yıkılmadım."
Gözyaşları beni gülümsetirken kendime engel olmayarak çokça pişman olacağım bir hataya kendimi teslim ettim ve düşen gözyaşlarından birini sildim. Vücudu hızla kasılırken koluna bütün yaşlarını sildi ve burun kemerini sıkarak konuştu.
"Tabi sonlarda biraz bozmuş olabilirim."
Elim alev alev yanarken bunu ona belli etmeden konuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyah Yalanlar
Literatura FemininaAŞKI ÖLÜMSÜZ BİR DİLİ ANLATIYOR, AH TANRIM! BEN ONSUZ ÖLÜYORUM GİBİ. KALBİM RUHSUZ, BEDENİM CENNETSİZ... Salak mıyım ben senin gibi bir adiyle iş yapayım?" "İltifatların çok yaratıcı güzel bayan. Ama bunlara ihtiyacım yok. Sadece benimle iş yapmayı...