Sarayın bahçesinden kapıya doğru ilerlerken artık yaşayacağım yer olan saraya tekrar dönüp baktım. Nasıl da büyük ve ihtişamlıydı. Eşyalarımı almak için yanımda Komutan Wang ile saraydan çıkıp evime yürümeye devam ettim. Sıkılıyordum ama Wang Yibo pek konuşkan bir adam değildi. Şimdi bir konu açsam kısa cevaplarla geri kapatırdı. Bu yüzden eve gidene kadar tek kelime etmedim ve benden yalnızca birkaç santim kısa olan muhafız komutanının ardı sıra yürüdüm. Evin önüne geldiğimde Zhan' ı kapının önünde volta atarken buldum.
"Sonunda!"
Zhan bana doğru koşup yanıma geldi ve ellerini omuzlarıma koyup beni sağa sola döndürdü.
"İyi, sağlamsın."
"Peh."
Yan tarafımızdan gelen alay dolu sesle ikimiz de Komutan Wang' a döndük. Zhan zaten sinir oluyordu ona, bir de bizimle uğraşıyordu adam.
"Bana mı yaptın onu sen?"
"Mn."
Zhan, Yibo' ya doğru atılınca ben yine araya girdim ama Komutan Wang kıpırdamadı bile. Duvar gibiydi bu adam da. Bugün tanışmıştık ama bazı huylarını kendime benzetmiştim açıkçası. Ama bunu Zhan' a söyleyecek değildim. Canımı seviyordum.
"Zhan, tamam. Sakin ol."
Arkadaşımı sakinleştirdikten sonra Komutan Wang' a döndüm.
"Siz biraz dışarıda bekleyin lütfen. Eşyalarımı ve malzemelerimi alıp geleceğim."
"Mn."
"Ne eşyası? Ne oluyor?"
Zhan' ı kolundan tutup eve sokmayı başardım. Dışarıda bağırıp bizi rezil etmesine izin veremezdim. İçeri girince Zhan hemen parmağını bana dikip kaşlarını çattı.
"Ne boklar döndüğünü hemen anlat!"
Dudaklarımı dişleyip biraz kem küm ettim. Biliyordum, Zhan bana çok alışmıştı, tıpkı benim de ona alıştığım gibi. Kesin reddetmediğim için hesap soracaktı.
"Ben saraya taşınıyorum. Kral beni terzilerinin yanına aldı. Maaş da verecek ama orada yaşamam gerekiyormuş. Hadım dedi ki "saray görevlileri sarayda yaşar.""
Zhan şaşkın gözlerini gözlerime sabitledi.
"NE! Şunu baştan anlat çabuk!"
Bana çok kızmaması için boynumu büküp yatak olarak kullandığım cam kenarındaki sedire oturdum.
"Şimdi şöyle oldu..."
-Hatırlama-
"Biraz önce bakıyordun ama... Oyduralım mı gözlerini?"
Hemen kendimi yere atıp alnımı ahşap zemine dayadım. Korkudan bir secde etmediğim kalmıştı, onu da yapıyordum. Her şey yaşamak için!
"Affedin majesteleri. Bu aciz adam yanlış yaptı. Lütfen gözlerimi bana bağışlayın."
Ne yaptığını göremediğim ama ayak seslerinden odada gezindiğini anladığım kral biraz benden uzaklaştı.
"Ayağa kalk."
Lafını ikiletmeden hemen ayağa kalktım ve ellerimi kol yenlerimin içine sokup başım yere eğik şekilde bana söyleyeceklerini dinlemeye başladım.
"Duyduğumuza göre iyi bir terziymişsin. Ayrıca güzel işlemeler ve değişik kıyafetler de yapabiliyormuşsun, doğru mudur?"
Terziliğim için çağırdığını az çok anlamamla birlikte derin bir nefes aldım. Aklıma her türlü kötü şey gelmişti ama bunun için çağırabileceği gelmemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Long Live the King
Фанфик"...Ama şunu bilmelisin ki Wu ShiXun, yakalamak bizim en iyi yaptığımız şeydir..." Ana Çift: HunHan/HanHun Yan Çift: YiZhan Tür: Tarihi/Dram/Komedi *Geri dönüşümün şerefine... *Smut içerik vardır. *Üç-beş entrika, bir-iki idam falan var.