5: Bugünkü gerilim sana ders olsun!

91 16 48
                                    

Bütün gece kralın o hareketini düşünmüştüm. Bir şeyler dönüyordu ve benim bilmemem lazımdı. Yine de görmüştüm ve kral aslında beni susmam için tehdit ediyordu. Bir yandan bu durum beni deli gibi korkuturken diğer yandan da merak ediyordum. Samanlığa giren gençler kimlerdi? Hadım Lin neden o kadar telaşlıydı? Kral benim orada ne gördüğümü nereden biliyordu? Elimde ince fırça, önümde kağıtla ilk iş günümde bunları düşünüyordum. Çalışma arkadaşlarımla sabah gelir gelmez hemen tanışmıştım ve tahmin ettiğim gibi hepsi benden oldukça büyüklerdi.

"Shi Xun ne düşünüyorsun böyle kara kara?"

Gao amcanın sesiyle kendime geldim.

"Hiç. Dalmışım öyle."

"Fazla dalma boğulursun."

"Hıahahahahahaha!"

Zhou ve Gao amca hunharca gülerken ben göz devirmek için kendimi zor tuttum. Zhai amca ise benim yapamadığımı yapmış, göz devirmişti. Onlar gülmeye devam ederken atölyemizin kapısı açıldı. Hadım başı Lin, yanında iki rütbesiz hadımla içeri girdi.

"Terzi Wu, kralımız seni huzuruna bekler."

Kesin kötü bir şey olacaktı. Dün gece bok var gibi dışarı çıkmış, görmemem gereken bir şey görmüş ve başımı belaya sokmuştum. Ellerim titrerken elimdeki fırça temiz kağıdın üstüne düştü.

"N-neden?"

Kekelemem umurumda bile değildi. Can korkusu başka hiçbir şeye benzemiyordu. Ölmek istemiyordum. Ölmekten korkuyordum.

"Kralımızın çalışma odasına kadar sana eşlik edeceğim. Orada öğrenirsin nedenini."

Dudaklarım üşüyordu. Yüzümün de dudaklarımın da renginin gittiğine emindim, görmeme gerek yoktu. Korkuyla titreyen dizlerim, kırılacak gibiydi ama yine de ayağa kalkabildim. Hadım Lin' in yanına vardığımda sıcacık gülümsedi bana. Kulağıma eğilip korkumu almaya çalıştı.

"Kralımız birini öldürmek için yanına çağırmaz. Merak etme."

İçim bir nebze olsun rahatlarken yine de neden çağırıldığımı bilmediğimden korkuyordum. Titreye titreye saraya girdim ve üst kata çıktım. Altın işlemeli bir kapının önüne geldiğimizde Hadım Lin kapıyı çalıp seslendi.

"Terzi Wu' yu getirdik majesteleri."

"Girin içeri."

İçeriden gelen sesle birlikte kapıda bekleyen muhafızlar kapıyı açtılar. İçeri girdiğimizde bize arkası dönük orta boylu, ince yapılı bir adam vardı. Krala bakmamak için başımı yine öne eğdim.

"Beni emretmişsiniz majesteleri?"

"Gel, Terzi Wu. Seni bekliyorduk. Bugün sana izin veriyoruz, yüzümüze bakabilirsin."

İzin verse bile başımı kaldırmaya deli gibi korkuyordum. Ya gözlerimi oydurursa?

"İzninizle böyle kalayım majes-"

"KALDIR BAŞINI!"

Bağırmasıyla hemen başımı kaldırıp yüzüne baktım. Yüzündeki sinirli ifade duruyordu. Boynundaki damarlar yol yol olmuştu.

"Hadım Lin, sen çık."

"Emredersiniz majesteleri."

Kral yanıma adımlayıp tam karşımda durdu. Benden 5 santim kadar kısaydı tahminimce. Güzel yüzü şimdi çok karizmatik ve korkutucu görünüyordu. Kral benim gözlerimin içine bakarken aldığım emir sebebiyle ben de onun gözlerinin içine bakmaya devam ettim. Yüzündeki sinir anbean sönerken iyice bana yaklaştı.

Long Live the KingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin