Akşama av ziyafeti olacağı bilindiğinden biz avdayken her türlü hazırlık yapılmıştı. Kuşların büyük kısmı ve iki tane geyik ise başkentin meydanında halk için yakılan ateşte pişirilecek, bütün halk faydalanacaktı. Bizler ise sarayın bahçesinde yakılan ateşte pişirip yiyecektik avlananları. Avdan döndükten sonra herkes dinlenmeye çekilmişti. Ben de üzerimdeki hanfuyu çıkarmış, içliğimle uzanıyordum yatağımda. Kıçım ve bacaklarım çok ağrıyordu. Çünkü atın üstünde çok vakit geçirmiştim ve düşmemek için kendimi kasmıştım. Yine de içim kıpır kıpırdı. Luhan' ın Hadım Lin aracılığıyla söylediklerini düşündükçe karnıma tatlı bir ağrı saplanıyor ve orayı gıdıklıyordu. Çok güzel bir histi. Heyecan ve neşeyle yatağın içinde tepinip havaya tekmeler savurdum. Aşık olmaya başladığımı hissediyordum ve bu önceki kadar korkutmuyordu beni. Luhan beni sevme konusunda bu kadar rahatsa vardı bildiği demek ki. Ben de Luhan' a güvenmeyi ve kendimi tamamen duygularıma teslim etmeyi seçiyordum artık. Böyle güzel bir heyecanı yaşamayı daha fazla elimin tersiyle itemezdim. Hem homoseksüel olmak zordu. Çoğunlukta değildik ve karşılıklı duyguların olduğu bir ilişki ise tesadüflerle neredeyse imkansızdı. Tesadüfen böyle bir fırsatım varken neden duygularımı dizginleyecektim ki? Sevdiğim adam ne yaptığını bilen, aklı başında ve çok iyi biriydi. Zarar görecek olsak bu kadar rahat olmazdı bence.
Daha fazla bunları düşünerek kendi kendimi heyecanlandırmayı bırakıp yataktan kalktım ve üzerimi giyindim. Yine kendim için diktiğim su yeşili hanfumu giyiyordum. Bu renk bana çok yakışıyordu bence. Üst üste giyinmek, buraya geldiğim ilk zamanlar beni fazlasıyla rahatsız ediyordu ama artık o kadar alışmıştım ki, bu katlardan birini bile giymesem yaz günü üşüyordum resmen. Bu yüzden hepsini tam olarak giydim ve deri kuşağımı bağlayıp dış cübbemi üzerime geçirdim. Ahşap tarakla saçlarımı güzelce tarayıp ayırdım. Bu şenlik için farklı bir şey yapmak istiyordum. Saçımın üst kısmını yüzüme doğru ayırdım ve kalanı yarım topuz yaptım. Ayırdığım kısmı da örüp topuzun etrafındaki siyah kumaşa doladım. Daha önce pazardan çok beğenerek aldığım açık yeşil taşlı saç pinini arasından geçirdim. Hazırdım artık. Pencereden gördüğüm kadarıyla sarayın ön tarafından sarı ışıklar geliyordu. Etler temizlenmiş, ateş yakılmış olmalıydı. Hizmetçilerin neşeyle hazırlanmalarını izlemek için hemen odamdan çıktım. Müştemilatın kapısını açınca elinde küçük, yeşim bir sandıkla bekleyen Hadım Lin' i gördüm. Önümde hafifçe eğilip doğruldu.
"Çıkıyor muydun Terzi Wu?"
Elimle ateş ışığının geldiği yönü işaret ettim.
"Ziyafet alanına gidiyordum. Bir şey mi istemiştiniz?"
Hadım Lin başıyla odamı işaret edince geri odama döndüm ve Hadım Lin de içeri girince kapıyı kapattım. Elindeki sandığı bana uzattı.
"Majesteleri size bir hediye gönderdiler. Sizin için hazırlatmışlardı."
Sandığı açınca içindeki saç tokası ve pini beni kendine aşık etmişti adeta. O kadar zarifti ki... beyaz yeşim taşları ile süslenmiş, yaprak figürlerinden oluşan gümüş bir tokaydı. Hem gösterişli hem de sadeydi. Luhan çok zevkli bir adamdı gerçekten. Sandığı Hadım Lin' den alıp içindeki tokayı okşadım. Soğuk metal parmaklarımla sıcak bir his bırakıyordu. Luhan' dan hediye olduğu için sanırım. Gülümsememi engelleyemiyordum.
"Çok beğendim. Majestelerine çok teşekkür ettiğimi iletir misin Hadım Lin? Çok güzel bir saç tokası bu."
Sandığı kapatıp kenara koyacaktım ki Hadım Lin kolumdan tutup beni durdurdu.
"Majesteleri ziyafette takmanızı istediler."
Beni yatağıma oturtup sandığı elimden aldı ve yatağın üzerine bıraktı. Saçıma taktığım pini çıkarıp sehpanın üzerine koydu ve gelip sandıktaki saç tokasını aldı. Saçlarımı tekrar yaparken bir yandan da konuşuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Long Live the King
Fanfiction"...Ama şunu bilmelisin ki Wu ShiXun, yakalamak bizim en iyi yaptığımız şeydir..." Ana Çift: HunHan/HanHun Yan Çift: YiZhan Tür: Tarihi/Dram/Komedi *Geri dönüşümün şerefine... *Smut içerik vardır. *Üç-beş entrika, bir-iki idam falan var.