8:Artık sana hasta olmayı yasaklıyoruz.

83 14 32
                                    

Kralın yatak odasından çıktığımda sersemlemiş gibiydim. Kral dudaklarını dudaklarıma bastırıp öyle bir süre beklemiş, sonra da geri çekilip gidebileceğimi söylemişti. Hadım Lin beni kapıda karşılayıp odama kadar getirmişti çünkü bacaklarım jöle gibiydi. Tekrar kendimi yatağıma atıp elimi dudaklarıma attım. Hala Luhan' ın dudaklarının sıcaklığını hissediyordum. O bir kraldı; yönetecek bir ülkesi, sürdürmesi gereken bir soyu ve hesap vermesi gereken bir halkı vardı. Benimle olursa herkes karşısına geçerdi. Bencillik edip aşkımı yaşayabilirdim ama yapamazdım. Luhan' ı da düşünmem gerekiyordu. Keşke itseydim diye geçirdim içimden. Ama ona da gücüm yetmezdi. Sonuçta hoşlandığım insan beni öpüyordu, nasıl itebilirdim? Peki bundan sonra ne yapacaktım? Dudaklarımda bu sıcaklığı hissettikten sonra Luhan' a güçlü hisler beslemeyen Sehun olarak kalabilecek miydim? Dudaklarım her zaman onun sıcak dudaklarına sarılmak istemeyecek miydi? Bileklerim, ellerine hasret kalmayacak mıydı? Durum daha da karmaşıklaşıyordu ve ben hiçbir yapmadan öylece aşık olmaya başlıyordum.

Bütün geceyi ağlamaklı düşüncelerle geçirdim. Sabah olduğunda uyuduğum yarım yamalak uykudan uyanmam zor olmamıştı. Uyuşuk hissediyordum. Hani grip kırgınlığı olurdu ya insanın üzerinde, tam olarak öyle hissediyordum. Belki de hasta olmuştum. Belki de... Duygularım beni hasta düşürmüştü. Yavaşça yorganı üzerimden atmak için kaldırdığımda hissettiğim soğukluk neredeyse hemen kemiklerime bile ulaşmıştı. İnleyerek tekrar kapattım yorganı. Yaz günü ne hastalığıydı şimdi bu? Ne kadar süre uyku ile uyanıklık arasında öylece yattım bilmiyorum ama alnımda hissettiğim eller ağır göz kapaklarımı açmama sebep oldu. Endişeli gözleri ile 3 amca da bana bakıyorlardı.

"Yanıyor bu çocuk, hekime haber etmek lazım."

"Yaz günü ne yapmış da böyle hasta olmuş?"

"Ben gidip Hadım Lin' i bulayım. Oğlanla ilgili her şeyi ona haber vermemizi söylemişti."

Çocuk? Oğlan? Ben 28 yaşındayım. Gözleriniz iyi mi sizin? Zhai amca aceleyle çıkınca ona dur bile diyemedim. Hadım Lin öğrenirse Luhan da öğrenirdi. Yaz sıcağında hastalanacak kadar zayıf biri olduğumu düşünmesini istemiyordum ama artık çok geçti. Gözlerim tekrar kapanırken Zhou ve Gao amcaların ateşimi düşürmek için yaptıkları konuşma uzaktan duyulmaya başlamıştı.

***

Terzi Zhai saraya girdiğinden beri her koridorda birilerine hesap vere vere sonunda iki muhafızla birlikte kralın çalışma odasına kadar gelmişti. Böyle olacağını bilseydi kesinlikle bu iş için gönüllü olmazdı. Zhai, Hadım Lin' i bir köşede cariye azarlıyor ya da mutfakta milleti çalıştırmak için bağırıyor falan sanmıştı ama Hadım Lin kralın yanındaydı. Çok gergin hissediyordu. Bu sarayda 10 yıldır terzilik yapıyordu ve Kral Luhan' ı toplasa 3 kez ancak görmüştü. Bir de Kral Luhan infazlarıyla ve merhametsizliği ile ünlüydü. Nasıl korkmayacaktı? Kapıdaki muhafız kapıya üç kez tıklattı.

"Majesteleri, Terzi Zhai geldi. Hadım Lin' i görmek ister."

İçeriden ses beklerken kapı Hadım Lin tarafından açılmıştı. Hadım Lin birisi uyuyormuş gibi sessizce konuşuyordu.

"Ne oldu?"

Terzi Zhai birkaç kez eğilip doğruldu.

"Efendim, oğlan hastalanmış. Ateşler içinde yatıyor. Her durumdan sizi haberdar etmemizi söylemiştiniz."

Hadım Lin' in yüzü başından aşağı buzlu su dökülmüş gibi soldu. Hemen Terzi Zhai' nin yakasına yapıştı.

"Nasıl oldu bu sıcak günde? Siz mi bir şey yaptırdınız?"

Terzi Zhai panik oldu.

"Yok efendim, dediğiniz gibi dikkat ettik ona. Sabah atölyeye gelmeyince meraklanıp gittik. Hasta yatıyor yavrucak."

Long Live the KingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin