Şöminenin önünde oturmuş huzurla otururken az önceki yaşananları hâla idrak etmeye çalışıyorduk. Bunlar gerçek mi diye arada bir Savaş'a bakıyordum resmen.
" Az önce ne oldu?"
Savaş yanağımdan öperken, sırıtarak cevap verdi. " Olması gereken oldu Ela gözlüm."
"Biz şimdi gerçekten..." Biraz kıpırdayıp yüzümü Savaş'a çevirerek cümleme devam ettim. " Sevgili mi olduk?"
Sırıtarak başını koltuğa yaslarken, beni kendine daha çok çekerek başımdan öptü. Ayak ayak üstüne atarken bile hâla kıkırdıyordu.
"Sevgili değil, Karı koca. Biz evliyiz."
Yüzümü indirerek biraz utanırken, o ise bana sarılarak boynumdan öptü. "Benden utanmana gerek yok ufaklık. Biz zaten hep karı kocaydık. Bunu anlamak için zamana ihtiyacımız vardı sadece." Biraz kıkırdayarak devam etti. "Yedi ay kadar bir zamana."
Ben de gülümseyerek ona bakarken, tekrar yanağımdan öperek konuşmasını sürdürdü. " İnadını kırmak zor oldu ama başarı başarıdır. Öyle değil mi?"
Sorusuna gülümseyip, boynuna sarılırken kokusunu içime çektim. Sonra da huzurla gözlerimi yumdum. "Sanırım biraz sinir bozucuyum ha?"
" Çok değil. Sadece kafan karışık o kadar."
" Biliyorum." Diyerek dudak büzdüğümde, yanağıma dokunarak cevap verdi.
" Bakıyorum da uysallaştın sen. Bu başka bir Çilem."
" Olabilir. İnsan değişen bir varlıktır."
" Öyle mi?" Diyerek alayla sırıtırken, ben ise başımı sallayarak "Öyle." diye cevap verdim. Bu halime sırıtarak belimden tutarken, yanağımda öperek gıdıklamaya başladı. Kıkırdayarak onu durdurmaya çalıştığımda ise hiç umursamadan gıdıklamaya devam etti. Ben ise artık vazgeçmiş, gülmekten karnıma ağrı girene kadar kıkırdıyordum.
Kıkırdamalarımız zamanla birbirine karışırken, ketılın sesiyle anca durabilmiştik. Ben rahat bir soluk alırken, ayağa kalkarak kahveleri hazırlamaya başladım. Savaş ise kollarını ve sırtını koltuğa yaslayarak, yine ayak ayak üstüne atıp uzandı.
Kupaları elime alarak tekrar koltuğa geçtiğimde, elimdekileri sehpaya indirerek kollarımla beline sarıldım. Başım onun göğsünde iken, o da sıcacık kollarıyla beni sardı.
Ona sıkıca sarılmama kıkırdayarak izleyen sevgili kocam, başımdan öperken huzurlu ses tonuyla bir şeyler mırıldandı.
"Bir ömür böyle kalabilirim. Yeter ki sen yanımda ol." Ben gülümserken, başımdan bir kez daha öperek kokumu içine çekmeye başladı.
" Seni kaybetmeme ramak kalmıştı. Gitmek istediğini söylediğinde bütün umudumu kaybetmiştim neredeyse."
Bunu söylerken daha sıkı sarılıp konuşmasını sürdürdü.
" Sensiz bir hayatı düşünmek bile istemiyorum." Gülümseyerek başımı göğsüne yasladım. " Bende...bende istemiyorum." Dedim.
Bir süre sonra tatlı anımıza son vererek kendimizi toparlayıp kahvelerimizi yudumlamaya başlarken, daha çok sokuluyorduk birbirimize. Bu ise birbirimize olan bağı daha da güçlendiriyordu. Çünkü ona sarıldıkça daha çok güvende hissediyordum kendimi. Ona sarıldıkça kendimi daha çok evimde gibi hissediyordum.
Fakat aklıma gelen bir soruyla bu büyülü anı istemeden de olsa bozmuştum.
" Savaş?" Önümdeki bir tutam saçımı arkaya atarken " Hım?" Diyebildi sadece.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çilem
RomanceSavaş ağa adlı hikayem ÇİLEM olarak değiştirilmiştir haberiniz olsun. Bir de yeni okuyanlar için kitap olacaktır. Şimdiden söylemek istiyorum finali burada yayınlanmayacaktır. Berdel'e kurban gitmiştim. Hiç tanımadığım, bilmediğim bir adamla evlendi...