Hepimiz deli doğuyoruz. Bazıları böyle kalıyor.

226 26 8
                                    

Gün yine erken başlıyordu. En azından bizim için. Saat sabah 05.07 

Geriye doğru uzattığım kollarımla derin nefesler alırken , üzerimdeki battaniye yere düşüyor.Boynumu bir iki hareketle kütlettikten sonra ayaklarımı yere sallandırırken , oda arkadaşım hatta yol arkadaşım Matt'te kalkıyordu. 

M : "Günaydın Ahbap! " 

+ " Günaydın dostum." 

Hızlıca terliklerimi ayaklarıma geçirmeyi hedeflerken yatağın altındaki kutuma çarpıyordum. Onu tamamen unutmuştum oysa ki... Geçmişim. Hatırlamak istemediğim ama peşimi bırakmayan yığınla dolu mektuplar , zarflar ve anılar. Duraksadıktan sonra ayağa kalkıyorum. Günler sonra da öksürük krizlerine yakalanmamla birlikte nefes almam zorlaşıyor. Göğsüme bastırdığım elimle  nefesimi zorlarken Matt sesleniyordu ; 

M : " İyi misin? su ister misin?"

Elindeki bir bardak suyu nazikçe reddederken , sürten terliklerim ile birlikte kapıyı aralıyorum.

+ " Yemekhaneye iniyorum gelicekmisin?"

M : " Biraz daha kestirsem iyi olacak. " Tam kapıdan çıkacakken sözlerine devam ediyordu ;

M : " Hey Tyrone'nun bahsettiği adam.. Deaton! onu gerçekten bulacakmıyız?"

+" Evet. Gelince konuşuruz. Bir planım var."

Koridor sessiz. Adımlarımdan çıkan sesler yankılanırken , çıkmadan üzerime geçirdiğim hırkanın önünü fermuarlıyordum. Kafamı kaldırdığımda yan odadan gelen ağlama sesine takılıyorum. Kapısı aralık. 

Yatağının bir köşesine çekilmiş , dizlerine sımsıkı bağladığı kollarıyla kafasını gömerek ağlayan Lisa. Kapıyı hafif tıklatmamla kendini düzeltirken , elleriyle yaşlanan yanaklarını siliyor. Güçlü imaji vermeye çalışsa da darmadağınık. Ayaklarını yere değdirdikten sonra yüzüme bakmamaya çalışırken yanına oturuyorum. Yüzü kızarmış , gözleri ağlamaktan büyümüş. Üşüyen ellerini ovuştururken ellerimin arasına alıyorum. Sol kolumla omzuna sarıldıktan sonra yasladığı kafasıyla göğsümde ağlamaya başlıyordu.

L : " Holly... Annem. O çok hastaymış. Bana söylemiyorlar fakat bence.. bence... o.. o artık yok."

+ " Şşş.. sana yakışmıyor. Lütfen. Sakinleşmelisin. Ağlaman çözüm getirmeyeceği gibi yeniden hastalanmana yol açabilir. Lisa. Beni dinle."

Ellerimin arasına aldığım yüzü gitgide kızarırken ağlamasını durduramıyordu.

+ " Her zaman umut vardır. Buradan çıkacağız ve annenle çok güzel günlerin olacak."

Yüzünü ellerimle sildikten sonra sakinleşmesi için bir bardak suyu uzatırken gülümsemeye çalışıyordum. Bir nebzede olsa sakinlemişti fakat içinin yangını geçmeyecekti. 

+ " Güçlü olmak zorundayız. Buradan çıkmamız için güçlü olmamız gerekli. "

----------------------------------------

Yemekhane boş. Sabah saat 6.12   Yemek saati ; Saat 07.05

Şaşırıyorum. Çünkü bugüne kadar 6.30 da yenilen yemek ertelenmişti. Üstelik zaman daralmasına rağmen ortada hala kimse yoktu. Stewie ve Louis geliyor. Tyrone'un bizimle birlikte ellerini bağladığı diğer kişiler.

Stewie oldukça iri bir adam. Görünüşü fazlaca korkutuyor.  Turuncu saçlarına aldırış etmeden çatık kaşlarıyla etrafı süzüyordu. Louis.. görünüşte fazlaca etkileyici bir kadın. Fakat içi asla dışı kadar nazik değil. Savaşçı ruhu var. Filmlerde gördüğümüz avcı kadınlardan biri olabilirdi. Onu her zaman bir elinde güçlü bir silahla hayal ediyorum. Sürekli tepeden toplayıp , ördüğü saçlarıyla o da bu havayı veriyor.

Bulaşık Teli - HastaneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin