Hena, annesiyle buluşmak için evden dışarı çıktı. Dün akşam, uyumak için odalarına çekilmeden önce annesi erkenden, mümkünse kahvaltıdan önce evin önünde onu beklemesini rica etmişti. Hena, Zümrüt okula gitmek için hazırlık yaparken uyanmıştı. Maalesef Peri, Zümrüt'ün bütün yalvarmalarına kulaklarını tıkayarak onun okula devam etmesini istemişti. O yüzden Hena, tam da sınav haftasında evde kalıp annesinden özel ders alırken, Zümrüt sınavlara girip çıkacak ve verilen ödevleri yapmak zorunda kalacaktı. İçten içe Hena, annesinin bu özel derslere daha erken başlamış olmasını dilerdi. Böylece Kuş Dili'nde zayıf almamış olurdu.
Hena sağa sola bakınıp annesini aradı ama yoktu. Kendi kendine güldü. O kadar nasihat etmesine karşın Hena ondan erken kalkmıştı. Yavaşça yere oturdu ve sırtını evin duvarına verdi. Etraf, sertçe esen rüzgarın kulaklarındaki uğultusu dışında sessizdi. Saçlarını topladığına şükretti. Yoksa uzun saçları şimdiye kadar karman çorman olmuştu. Bağdaş kurup ilerideki ormanı izledi. Tam olarak izlemek denmezdi buna, düşüncelere dalmıştı. Dün akşam kardeşiyle yaptığı konuşmayı düşünüyordu.
Zümrüt, onu soru yağmuruna tuttuktan sonra Hena her şeyi anlatmıştı. Zümrüt'ün ilk tepkisi ise "Bu çok mantıksız." olmuştu.
Hena nedenini sorunca da saymaya başlamıştı: "Hım... Bir bakalım. Her şeyden önce tarih kitaplarında bile yazmayan bir olay oluyor. Bir sihirbaz, iki büyücüyü öldürüyor. Bir sihirbaz. Öldürüyor." diye tekrar etmişti bunun saçmalığını belirtmek için. "Ardından bu iki büyücünün oğlu, sihirbazlara savaş açıyor ve intikam almak istiyor." Hena burada onun sözünü kesmişti.
"İyi de bu mantıksız değil." Daha önce tarih dersinde intikam nedeniyle ölen sihirbazlar görmüşlerdi.
"Biliyorum. Ama bundan sonrası mantıksız. Bu büyücü gelecekte öyle güçlü oluyor ki annemiz bile durdurmakta zorlanıyor." Hena, onun sözünü yeniden kesmişti.
"Olamaz mı?"
Zümrüt, sabırsız bir öğretmen gibi derin bir nefes almıştı. "Hena. Annemiz iki ay önce ne yaptı?"
Hena düşünmüş ve aklına annesinin bir bakışıyla bir yağmur başlattığını hatırlamıştı. Babaları çamaşırları sihirle kurutmaya şiddetle karşı çıktıktan sonra Peri oflayarak dışarı çıkmış ve iki saniye önce birkaç bulut ve bir güneşten ibaret olan gökyüzü, bir anda gri bulutlarla kaplanmıştı. Anneleri gülümseyerek arkasını döndüğünde yağmur çoktan başlamıştı. 'Yağmurda çamaşırlar biraz zor kuruyor, biliyor musun?' demişti. Hena gülümseyerek o anı hatırladı.
"Haklısın." Diye mırıldandı.
"Ardından," diye devam etti Zümrüt. "Bu 'çok güçlü büyücüye' karşı gelemediğinden yardım istiyor ve seni seçiyor."
Hena, hafiften alınarak, "Neden? Ben başaramaz mıyım?" diye sordu.
"Elbette ki hayır. Sen Sihirler dersinden üç senedir tam puan dışında not almıyorsun!" Bunu söylerken sesinde minik bir kıskançlık vardı. "Yine de... Okulda bir sürü deneyimli öğretmen var. Büyük ihtimalle daha önce kavgalarda ve savaşlarda bulunmuşlardır. Neden onlardan yardım istemiyor ki?"
Hena bir süre düşündü. "Şey... Belki de öğretmen oldukları içindir? Yani öğretecekleri konuları, yapacakları sınavları olamaz mı?"
Zümrüt alaycı bir şekilde başını salladı. "O 'çok güçlü büyücü' güçlendiğinde (tabii öyle biri olduğunu varsayarsak) herkesin not ortalamasına bakıp 'Bunun notları iyiymiş, en iyisi ben intikamımı almayayım.' mı diyecek?"
Bu, Hena'ya da mantıksız gelmişti.
İşin özü, Hena'nın annesine soracağı çok soru vardı.
"İstersen, sana istediklerini verebilirim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ben Hena
FantasyHena, başını kaldırıp karşısındaki kıza baktı. "Kimsin sen?" diye sordu şaşkınlıktan titreyen sesiyle. "Ben..." diye başladı kız. Kahverengi kısa saçları yaz meltemiyle kıpırdıyordu. "Ben, çoğu kişinin tanımadığı birisiyim." "Ne demek istiyorsun?"...