Bölüm 10: Kırmızı Gözlük

11 2 0
                                    

                Hena telaş ve korkuyla annesinin peşinden aşağı indi. Yere konup yeniden insana dönüştü ve korkuyla atan kalbiyle annesini aradı. Bu arama çok uzun sürmedi, annesini yerde yatarken buldu. Onu gördüğü anda olduğu yerde donakaldı.

Peri'nin kızıl ve düzgün saçları sanki bir fırtınanın ortasında kalmış gibi karmakarışık olmuştu. Tam göğsünde koyu mavi, uzun bir ok vardı ve saplandığı yerden kan akıyordu.

Hena çaresizlik ve acıyla dizlerinin üstüne düştü ve hıçkırarak ağlamaya başladı.

"Hena..?"

Annesinin kısık sesiyle irkilen Hena başını kaldırdı ve minik adımlarla emekleyerek annesinin yanına geldi, elini sımsıkı tuttu.

"Anne..." diye fısıldadı. "Kendini iyileştiremez misin? Sihir yap, lütfen..."

"Denedim, Hena." Diye mırıldandı Peri, sağ elini kaldırarak. Eli sanki yanmış gibi simsiyahtı. Hena, eğer annesinin eline dokunursa bir avuç toza dönüşeceğini hissetti. Annesi oku çıkarmaya çalışmıştı ama tutamamıştı bile. Bunun tek bir açıklaması olabilirdi.

"Büyü." Diye mırıldandı Hena, öfkeyle. Demek onları takip eden adam bir büyücüydü. Bunu tahmin etmeliydi, normal bir avcı asla o kadar hızlı koşamaz, bir oku bu kadar mükemmel atamazdı.

"Kanıt istiyordun Hena." Diye fısıldadı Peri. "Seni suçlayamam... Suçlayamam..." Sert bir şekilde öksürdü ve hırıltılı bir nefes aldı. "Asla kendine kızma, tamam mı? Her şeyi gizleyen bendim. Kendine kızma... Kızma..."

Hena, hiçbir şey söyleyemeden öylece annesini izliyordu. Annesini hiç böyle çaresiz görmemişti.

"Senden istediğim iki şey var."

"Kendini yorma, anne, lütfen..." diye başladı Hena, sesi titreyerek.

"Hayır." Dedi annesi sert bir sesle. "Sadece dinle." Derin bir nefes aldı. Artık gözlerini açık tutmakta zorlanıyordu ve nefesi kesik kesikti ama yine de konuşmaya devam etti. "Gözlüğümü almanı istiyorum."

Hena itiraz etmek için ağzını açmıştı ki annesi devam etti.

"Benim... görevimi tamamla Hena. Kartal'ı durdur. Yoksa..." yeniden öksürmeye başladı ve sesi boğuklaştı. "Yoksa sihirbazların sonu gelecek. Belki de daha kötü..."

Hena şaşkınlıkla annesi baktı.

"Benden böyle bir şeyi nasıl isteyebilirsin? Ben senin kadar dayanıklı değilim, nasıl savaşılır bilmiyorum ve..."

"Sana güveniyorum."

Annesinin kısık sesle ama büyük bir kararlılıkla söylediği o tek cümle, Hena'yı susturdu.

Annesi ona belki de son kez gülümsedi. "Kendini suçlama..." Peri'nin gözleri hiç açılmamak üzere kapandı. Artık soluk almaya ihtiyaç duymuyordu.

Gözyaşları, Hena'nın yanaklarından süzülerek yere inip minik bir yağmur oluşturdu ve annesinin çimlerdeki kanına karıştı.

Orada ne kadar kaldığını bilmiyordu. ya da ne kadar ağladığını... Tek bildiği orada çok uzun zaman geçirmiş olmasıydı. Bir hafta olabilirdi. Belki de bir yıl... Eğer Kartal o anda gelse ve ona saldırsa hiçbir şey yapamazdı. Sahi, neden gelmiyordu? Annesini öldürmüştü, peki neden onu da öldürmemişti?

Belki de acı çekmesini seyretmek onun hoşuna gidiyordu.

Belki de Hena'nın ona karşı gelemeyecek ve savaşamayacak kadar güçsüz olduğunu düşünüyordu.

Güçsüz müydü? Evet, kesinlikle güçsüzdü. Basit bir kalkan sihrini bile kısa sürede yapamıyordu. Annesini koruyamamıştı.

Annesinin son sözleri zihninde yankılandı: "Kendini suçlama..."

Ben HenaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin