Bölüm 22: Sıradan Bir Kedi

8 2 0
                                    

Karanlığın içine dalmak, sanki denize dalmak gibiydi. Ormanın doğal sesleri aniden kesildi, hiçbir şey göremez oldum. Sadece etrafımda belli belirsiz siluetler seçiyordum. Eğer Hena'nın elini tutmasam ve adım seslerini duymasam onun varlığını bile hissetmezdim. En net görebildiğim şey önümüzde yavaş ve sakin adımlarla yürüyen Gezi'ydi. Karanlıkta parlayan bir ışık gibiydi, sadece ışığı bizi aydınlatmıyordu.

Hiçbir şey görememenin yanı sıra nemden dolayı nefes almak da zorlaşıyordu. Giderek ıslandığımı hissettim. Arada bir etrafıma sanki bir şey görecekmiş gibi bakınıyordum. Açıkçası hiçbir şey görmeden buradan çıkmak istiyordum. O kadar tuhaftı ki... Sanki aniden önüme bir şey fırlayacakmış gibi gergindim, Hena'nın da korktuğunu hissedebiliyordum.

Yola çıkalı çok olmamıştı ki onları fark ettim. Uzakta duruyorlar, doğrudan bana bakıyorlardı. Farkında olmadan duraksadım. Hena'nın belli belirsiz sesini duydum. Birileri beni çekiştirdi ama gözlerimi onlardan alamadım. Çok tanıdıklardı. Nereden tanıyordum ki ben onları?

Aniden elimin serbest kaldığını hissettim. Bağ kırılmıştı belli ki ama ben onu bile umursamadım. Önemli olan tek şey karşımdaki insanlardı. Genç-yaşlı, kadın-erkek on kişi vardı. Hepsi dikkatle beni inceliyordu.

"Siz de kimsiniz?" diye sordum.

"Bizi tanımadın mı?" dediler aynı anda.

Bir anda aklıma geldi. Bunların hepsi, benim yazdığım karakterlerdi. Daha önce kısa hikayelerde kullanmak için yaratıp sonra karar değiştirerek sildiğim karakterlerdi. Hiçbiri herhangi bir duygu ibaresi göstermese de hepsinin bana kızgın olduğundan emindim. Nasıl olmazlardı ki? Hayatlarını mahvetmiştim onların, yazıp silmiştim onları, öylesine var etmiştim, sırf bir kenara atmak için.

Hiçbir şey söylemeden bana bakıyorlardı. Keşke bir şey söyleseler, dedim içimden. Orada bana suçlayıcı gözlerle bakmaları daha korkunç bir şeydi. Eğer bağırsalar, kızsalar bu kadar üzülmezdim.

Aralarından biri yavaş adımlarla yanıma geldi. Onu iyi tanıyordum. Yazmaya başladığım ilk zamanlarda kullandığım bir karakterdi. İsmi Pelin'di. Onunla ilgili kısa bir hikaye bile yazmıştım. Ama bu hikayeyi yazdığımda dokuz yaşındaydım, yıllar sonra tekrar okuduğumda beğenmemiş, bir kenara atmıştım hikayeyi. Pelin bana baktı, ben de ona baktım.

"Ben sadece biriyim." Dedi soğuk bir sesle. "Ya hayatlarını mahvettiğin diğerleri? Senin yüzünden yok oldular, senin yüzünden acı çektiler." Acımasız gözlerle beni süzdü. "Sen gerçek bir yazar bile değilsin. Olsaydın, burada olmazdın. Defterine bile sahip çıkamıyorsun. Kartal haklıydı, sen acemi bir yazarsın."

Söyleyecek hiçbir şeyim yoktu. Gözlerimde yaşlar birikmeye başlarken orada öylece durup onları izledim.

"Ne görüyorsun?"

Ayak bileğimi bir şey gıdıkladı. Gözlerimi kırpıştırıp bir an aşağı, yanıma gelen Gezi'ye baktım. Yeniden karakterlere döndüm.

"Sen göremiyor musun?" diye sordum, sesim titriyordu.

"Hayır." Dedi Gezi, sesi sakin çıkmıştı. "Onlar senin korkuların. Onları sadece sen görebilirsin."

Bir an duraksadım. Pelin ve diğerleri hala beni izliyordu.

"Yazdığım karakterler..." dedim en sonunda. "Hepsi durmuş, bana bakıyor."

"Neden?"

"Çünkü... bana öfkeliler. Bence haklılar." Diye ekledim üzüntüyle.

"Neden sana öfkeliler?"

"Çünkü... Bu karakterleri kullanıp attım. Bazılarının sadece var olmalarını sağladım ve sonra sildim!" Sesim artık daha çok titriyordu. "O... Onların hayatlarını mahvettim!"

Ben HenaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin