Ayağımın ucu sise ancak girmişti ki duyduğum sesle sertçe geri çektim. Sis korkutucuydu, sanki korkunç bir şey olacakmış gibi hissetmeme yol açıyordu. Aniden geri çekildiğim için ellerimizdeki bağ yüzünden Hena'yı da geriye çekmiş oldum ve dengesini kaybetti. Kendi elini hızla çekerek bağı kırdı ve dengesini toparlayıp sisten uzaklaştı.
"İnsanlar... Her zaman bu kadar beceriksiz olurlar."
İrkilerek birkaç adım geriledim. Hena'ya döndüm. "Sen de..?"
Sesin kaynağını gözleriyle ararken başını salladı.
"Konuşan kim?" diye sordu en sonunda.
"Benim."
Onu ilk ben fark ettim. Kesilmiş bir ağaç gövdesinde oturuyordu. Onu ilk sefer fark etmememiz normaldi çünkü küçüktü, etrafındaki yaprakların arasında pek belli olmuyordu. Hena'ya başımla işaret ederek onu gösterdim.
Bir kediydi. İlk bakışta sıradan bir kedi gibi duruyordu. Bembeyaz, uzun ve temiz tüyleri vardı. Olduğu yerde oturmuş, bizi eleştiren gözlerle süzüyordu. Gözleri safir mavisi ve çok güzeldi. Ayrıca elimde olmadan onun çok tatlı göründüğünü de düşündüm.
"Tatlı mı?" dedi aniden. Ağzıyla konuşmadığını fark ettim, sesi zihnimden geliyordu. Ama zihin bağı sihri yapmış olamazdı, bütün yol boyunca savunmakla uğraşmıştım zihnimi. Eğer zihnime girilseydi anlardım.
Kedi aniden kuyruğunu havaya kaldırdı ve bana tehditkâr bir şekilde bakmaya başladı. Kuyruğu normal bir kedininkinden çok daha uzundu. Onun boyunu geçmiş, arkasındaki ağacın alt dallarına kadar da uzanmıştı. Kuyruğunu sertçe sallamasından bana sinirli olduğunu anladım.
"Sen bana ne cüretle tatlı dersin?" dedi öfkeyle. "Ben sıradan bir kedi değilim, anladınız mı?"
Hena'ya baktım. Kaşlarını çatmış, kediyi inceliyordu. Aniden diz çökerek kediyle göz göze geldi.
"Çok affedersiniz." Dedi nazik bir şekilde. Kedi hızla başını çevirerek Hena'ya baktı. "Siz acaba bir kanatlı kedi olabilir misiniz? Derste gördüğümü hatılıyorum."
Kedi gözlerini kısarak Hena'yı uzun uzun süzdü. "Peri'nin kızı..." dedi en sonunda. "Aferin. En azından dersini almışsın."
Hena afallayarak kanatlı kediye baktı. Ben de ona baktım. Açıkçası daha önce kanatlı kedi diye bir şey duymamıştım ve bu kedinin kesinlikle kanadı yoktu.
"Annemi nereden tanıyorsunuz?" diye sordu.
"Pekala Peri'nin kızı, madem dersini aldın, söyle bakalım benim hakkımda sana neler öğrettiler?"
Hena bir an duraksadı. "Kanatlı kediler ormanların en bilge hayvanıdırlar." Diye mırıldandı, adeta bir yerden okurcasına. "Onların her şeyi bildiği söylenir."
Kedinin uzun bıyıkları kıpırdandı. Onun gülümsediğini hissettim. "Aynen öyle." Aniden ayağa kalktı sıçrayarak omzuma atladı. O kadar ani olmuştu ki az daha dengemi kaybediyordum. Kedi omzumdan başıma tırmandı. "Şimdi söyleyin bakalım iki genç kız, biri sihirsiz, diğeri ise Peri'nin kızı; ormanın en belalı yerinde tek başlarına ne yapıyor?"
Hem dengemi korumaya hem de kedi saçlarımın arasında dolaşırken onu düşürmemeye çalışırken sordum: "Benim sihirsiz olduğumu nereden anladınız?"
Kedinin kahkahası zihnimde yankılandı. "Sadece sihirsizler benim sıradan bir kedi olduğumu zanneder de ondan!" Ne olduğunu anlamadan başım hafifçe yana düştü, kedi yeniden sıçrayıp bu kez Hena'nın omzuna atladı. Omzuna bir kuş misali tüneyip kuyruğunu Hena'nın boynuna doladı. Hena'nın tüylerden dolayı gıdıklandığını fark ediyordum ama büyük ihtimalle kanatlı kediye saygısından gülmemeye çalışıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ben Hena
FantasyHena, başını kaldırıp karşısındaki kıza baktı. "Kimsin sen?" diye sordu şaşkınlıktan titreyen sesiyle. "Ben..." diye başladı kız. Kahverengi kısa saçları yaz meltemiyle kıpırdıyordu. "Ben, çoğu kişinin tanımadığı birisiyim." "Ne demek istiyorsun?"...