Kalem ilk bakışta sıradan görünüyordu. Gri renkli bir tükenmez kalemdi. Ama onu diğer kalemlerden ayıran yanı, etrafında yükselen siyahla karışık sarı renkli dumanımsı sicimlerdi. Sicimler ağır ağır yükseliyor, tembelce kıvrılıyor ve havaya karışıyordu. Ayrıca, eğer yazarın eli titremiyorsa, kalem belli aralıklarla titreşiyordu. Sanki kalemin içinde minik bir kalp vardı. Sanki kalem canlıydı.
Yazar kalemi cebinden çıkardığı anda sanki atmosfer değişmişti. Etraflarındaki her şey, bir anda canlanmış, tek bir ağızdan mutlulukla bağırıyorlardı: "O burada! Yazar burada!"
Bir anda, karşısındaki sihirsiz kızın bu dünyayı yazdığı ve Hena'nın da bu dünyadaki bir ana karakter olması fikri o kadar saçma görünmemişti. Hena karşısındaki kişinin yazar olduğunu o anda anlamıştı. Bunun nasıl olduğunu bilmiyordu ama onun yazar olduğunu hissediyordu. Ona saygı duyduğunu bile hissetti.
"Yazar." Diye fısıldadı.
Yazar, elindeki kaleme baktı. "Ben yazmadım." Diye mırıldandı. Başını kaldırıp Hena'yla göz göze geldi. "Aslında benim planım bu değildi. Ben odamda yazıyordum ve..." Açıklamaya başladı. Hena, onun açıklamasını sonuna kadar dinledi. Bitirdiğinde, aralarında kısa bir sessizlik oldu.
Sessizliği Hena bozdu. "Yani birisi annemin ölümünü yazdı ve bu gerçek oldu. Ardından seni hikayeye dahil olman için zorladı ve bütün hikaye akışını değiştirdi." Kollarını kavuşturdu. "Bu olay olduğunda sen nereye kadar yazmıştın?" diye sordu.
Gül kalemi önce ceketinin cebine koydu. Ardından burada pek güvenli olmayacağını düşünmüş gibi oradan çıkardı ve ceketinin iç cebine koyup cebin fermuarını çekip kapattı. Tekrar ceketinin fermuarını çekti ve derin bir nefes verdi. "Zümrüt'le senin okuldan çıkıp eve gittiğiniz yere kadar yazmıştım. Sonra bu garip olay oldu. Düzeltmeye ve silmeye çalıştım ama yazan her kimse sanki silinmemesi için her türlü önlemi almış."
"Sence bunu yapan kim?" diye sordu Hena. "Kartal mı?"
"Olabilir. Benim yazar olduğumu biliyordu. Hikayeye de daha güçlü bir büyücü olmak istediği için müdahale etmiştir..." Sesi tereddütlüydü.
"Ne oldu?"
"Sadece..." Kız, kısa bir süre düşündü. "Kartal bunu yapmak için biraz güçsüz kalıyor."
"Güçsüz mü?" diye sordu Hena şaşırarak. "O, annemden daha güçlüydü! Onu yendi!"
"Peri bile bu konuda güçsüz kalabilir." Diye mırıldandı kız. "Çünkü hikayeye müdahale etmek çok büyük bir güç ister."
"Neden?"
"Öncelikle, müdahale etmen için hayal dünyasından gerçek dünyaya geçmen lazım. Böyle bir sihrin var olup olmadığını bile bilmiyorum ama varsa bile yapılması imkansız olmalı. İki gerçeklik arasındaki sınır o kadar keskin ki birilerinin bunu yıkabileceğini sanmıyorum. Diyelim ki yıktılar..." diye ekledi düşünceli bir şekilde. "Hikayeye müdahele etmek için çok daha büyük bir güç gerekecektir."
"Neden?"
"Yazarların sihri çok güçlü bir sihirdir. Kolay kolay müdahale edilemez."
"Yazarlar nasıl çok güçlü bir sihre sahip oluyor?" diye sordu Hena.
Gül şaşırmış gibi ona baktı. "Yazarlar bir dünyayı yoktan var ederler. Hayal güçleriyle farklı karakterler yaratırlar. Sence bundan büyük sihir mi olur?"
Hena hiç bu açıdan düşünmemişti. Kızın yaptığı her açıklama zihnini bulanıklaştırıyor, kafasını karıştırıyor ama bir yandan da mantıklı geliyordu. Bütün bu çelişkiler yüzünden midesi bulandı. Yine de merakı bu hastalık halini yendi ve sorularına devam etti:
"Hikayenin devam etmesi için yazman gerekiyor, değil mi?"
Kız başını salladı.
"Eee? O zaman şu an hikaye nasıl devam ediyor? Yazan kim?"
"Defter." Diye yanıtladı kız. "Kendi kendine yazıyor."
Hena, bu zamana kadar o kadar tuhaf şeyler duymuştu ki defterin kendi kendine yazması tuhafına gitmedi. "Eğer defter kendi kendine yazıyorsa, hikaye defterin yazdığı şekilde ilerleyecektir." Diye mantık yürüttü. "Yani seçme hakkımız yok mu? Belirli bir yolda mı ilerliyoruz?"
Kız gülümsedi. "Hayır. Defter sadece olanı yazar. Bir gözlemci gibi. Olaylara müdahale etmez." Hena'nın kafa karışıklığını görünce etrafına bakınıp bir ağacı işaret etti. "Şu karıncaya bak." Ağacın kovuğunda minik bir karınca sessizce yürüyordu. "Eğer ben bu karıncanın ağaca tırmandığını yazsam gördüğümü yazarım. Karıncanın seçme hakkı vardır. İsterse aşağı atlar, isterse tırmanmaya devam eder. Ama karıncanın kanatlanıp uçtuğunu yazsam karınca kanatlanıp uçmak zorunda kalır ve seçme hakkı olmaz. Defter ilkini yapıyor. Yani sadece olanları yazıyor. Anladın mı?"
Hena başını hafifçe salladı. "Hala tuhaf."
Gül omuz silkti. "Biliyorum. Bana da tuhaf geliyor. Her şey tanıdık ama yabancı."
Hena'nın soruları hala tükenmemişti. "Peki ya Kartal? Defter onda. Hikayeye müdahale edemez mi?"
Gül, gülümsedi. "Bir hikaye yazman için sadece defter gerekmez." Elini kalemini koyduğu iç cebine götürdü. Hala orda olduğundan emin olmak ister gibiydi. "Bir şeyi yazman için kalem de gerekir. Kartal bunu eninde sonunda fark edecek ama umarım biraz geç eder."
"Peki ya fark ettiğinde..?"
Kızın gülümsemesi soldu. "Neler yapabileceği hakkında hiçbir fikrim yok."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ben Hena
FantasiHena, başını kaldırıp karşısındaki kıza baktı. "Kimsin sen?" diye sordu şaşkınlıktan titreyen sesiyle. "Ben..." diye başladı kız. Kahverengi kısa saçları yaz meltemiyle kıpırdıyordu. "Ben, çoğu kişinin tanımadığı birisiyim." "Ne demek istiyorsun?"...