Bölüm 11: Büyücüyle Yüzleşme

11 2 1
                                    

               Çığlığın sahibini bulması için Hena'nın çok koşması gerekmedi. Gerçi, ne zaman koşmaya başladığını da bilmiyordu. Hatırladığına göre en son yürüyordu, ne ara koşmaya başlamıştı ki? Belki de annesinden, bu acı anıdan kurtulmak için istemsizce koşmaya başlamıştı, bilmiyordu.

Hena, ormanın ortasındaki minik açıklığı görünceye kadar koştu. Dikkatle yavaşladı ve parmak ucuyla, ses çıkarmamaya özen göstererek dalların arasından açıklığa baktı.

İki kişi, biri yetişkin bir adam diğeri ise genç bir kız, açıklıkta ayakta dikilmişlerdi. Birbirlerine bakıyorlardı. Hena, çığlığı atanın genç kız olduğunu tahmin etti. Genç kızın yüzü Hena'ya doğru baktığından Hena kızı inceleyebildi. Genç bir kızdı, büyük ihtimalle Hena'yla yaşıttı. Yine de boyu yaşına göre çok uzundu. O kadar uzundu ki, yetişkin adamla neredeyse aynı boydalardı. Kızın uzun boyuna tezat oluştururcasına, saçları kısacıktı. Omuzlarına anca varıyordu ve hafif dalgalı, koyu kahveydiler. Üstünde ince, gri bir ceket ve sade, bol bir pantolon vardı. Kız ellerini yumruk yapmış, koyu kahve gözleri korku ve şaşkınlıkla karşısındaki adama bakıyordu.

Hena, adamın arkası dönük olduğu için yüzünü göremese de onu anında tanıdı. Karmakarışık simsiyah saçları vardı, üstünde bol, cübbe tarzında bir kıyafet vardı ve sırtında da bir pelerin rüzgarda dalgalanıyordu. Bir elinde minik, deri kapaklı bir defter; diğerinde ise uzunca bir yay vardı. Hena, yayı görünce sinirle ellerini yumruk yaptı, yüzü öfkeyle kızardı. Bu, o adamdı. Annesini öldüren adam. Hena, daha önce kimseye böyle bir öfke hissetmemişti. Yine de kendini dizginlemeyi başardı. İzlemeye devam etti.

Adam, elindeki yayı bir kenara fırlattı. Artık işine yaramayacaktı belli ki. Ardından boşta kalan eliyle cebinden uzun, ince bir çubuk çıkardı: bir asa...

Hena asayı gördüğü anda donakaldı. Derslerde hep büyücülerin kara büyülerinden bahsederdi öğretmenler. O minik dal parçasının yapabileceklerini duyduğu her sefer, korkuyla titrerdi yüreği. İşte şimdi, kanlı canlı bir büyücüyle karşı karşıyaydı. Elindeki asayla karşısındaki kıza her şeyi yapabilirdi.

Hena korkuyla titreyerek büzüldü. Büyücünün asayı kullanmayacağını umuyordu ama elbette bu, büyük bir hayal olurdu. Hena eninde sonunda müdahale etmek zorunda kalacak, kızı kurtarmaya çalışacaktı ama korkuyordu. Hatta pes etmeyi, o anda arkasına bakmadan kaçmayı düşündü. Ama anında bu düşünceden vazgeçti. Annesi ona güvenmiş, ona gözlüğünü bırakmıştı. Onu yüzüstü bırakmayacaktı. Dikkatle yeniden odaklandı ve ikisini izlemeye başladı.

Genç kız, adamın çıkardığı asaya baktı. Büyük bir şaşkınlık okunuyordu gözlerinden. Gözlerini kırpıştırdı ve kendini topladı. Derin bir nefes alarak doğrudan adama baktı.

"Defterimi geri ver, Kartal." Sesi sert ve kararlı çıkmıştı. Öfkeliydi. Yine de gözlerinden hala korku okunuyordu.

Hena'nın, kızın cümlesini idrak etmesi için birkaç saniye geçmesi gerekti. Kartal mı demişti o? Demek annesini öldüren, Kartal'dı. Hena, zihninde onu o kadar büyütmüştü ki, bir anda önüne çıkınca afalladı ama öfkesini yitirmemişti.

Kartal, alaycı bir sesle "Ya, vermezsem ne olur?" diye sordu.

Kız yumruklarını o kadar sıkmıştı ki eklem yerleri bembeyaz olmuştu. Korkuyla "Çok kötü..." diye mırıldandı.

Kartal kısa bir kahkaha attı ve hızla arkasını dönüp uzaklaşmaya başladı. "Neler olacağı açıkçası pek de umurumda değil." Dedi gülerek.

Kız arkasından koştu ve defteri elinden çekip almaya çalıştı. "Bırak onu!" diye bağırdı.

Kartal asasını kıza doğrulttu ve tam ağzını açmıştı ki Hena hızla atıldı ve bu kez gözlerini bir kez olsun kırpmayarak elini Kartal'a doğru uzatıp sihre odaklandı. Hena'nın elinden yeşil renkli bir gaz bulutu fırladı ve Kartal'ı kenara fırlattı. Kartal yere düşerken sertleşti ve tam bir kalkan oldu. Hena kısa bir an acıyla, keşke bunu daha önce de yapabilseydim, diye düşündü. Annemi kurtarabilirdim.

Ben HenaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin